1
997 yılından itibaren çalışma hayatına atılsa da Ebru Özdemir'i kamuoyu ilk kez 2007'de Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ihalelerinde babası Nihat Özdemir'in yanında masada teklif verirken tanıdı. İhale 24 saat sürmüş, herkesin de ilgisini çekmişti. Altyapı ve enerji tarafındaki yatırımları yani iki havalimanı, bir liman ve bir elektrik dağıtım şirketi ile üretim şirketini çatısı altında bulunduran Limak Yatırım'ın Yönetim Kurulu Başkanı olan Ebru Özdemir, Sabah Gazetesi Yazarı Şelale Kadak'ın A Haber'de yayınlanan İş'te Hayat programına konuk oldu ve başta ihalesini aldıkları üçüncü havalimanı olmak üzere son projeleriyle ilgili soruları yanıtladı...
İhalelerde hem genç hem de kadın olmanız çok dikkat çekmişti. Son olarak sizi üçüncü havalimanı ihalesinde gördük. Stresi nasıl yönetiyorsunuz?
Üçüncü havalimanı ihalesi için grupla beraber katılmıştım. Bu tarz ihalelere hazırlanma ve proje finansamını benim alanımda olduğundan ekiple birlikte giriyorum. Alıştım artık. Bir de ben içimde heyecanlanıyorum belki ama sonuçta yaptığımız bir hesapla giriyoruz. Ne yapacağımızı, hangi rakama çıkacağımızı biliyoruz. O nedenle zor olmuyor. Açık artırmaysa şayet karşındakinin ne yaptığı önem kazanıyor tabi. Onun heyecanını içimde yaşıyorum.
19 MİLYON YOLCU
Sizin de ihalesine katıldığınız Sabiha Gökçen Havalimanı faaliyete geçtikten sonra nerden nereye geldi?
Biz 2008'de ihaleye başladık. 18 ay gibi bir sürede yeni terminali açtık. 2007'de 3.9 milyon yolcu vardı, geçen seneyi 15 milyon yolcuyla kapattık. Bu yıl 19 milyonu bulacağız.
BEŞ İYİ ORTAK
Üçüncü havalimanı ihalesini Limak'ın da içinde olduğu beş firmalı konsorsiyum aldı. Çok ortaklı yapı zor olmayacak mı? Beş eşit ortak, beş iyi anlaşan ortak. Birbirini çok yakın tanıyan gruplar. Tamamen bu işin başarısına odaklanmış herkes. Zaten çok hızlı ve iyi çalışıyoruz. İhaleden de önce çok iyi hazırlanmıştık. Sabiha Gökçen ve sonra Priştina Havalimanı deneyimimiz vardı.
BİR AŞAMA İLERİ GİTTİK
Dünyanın en büyük havalimanı olacak. Tabii çevre konusunda hassasiyetler var. Bu hassasiyetler konusunda ne düşünüyorsunuz? Bir kadın, özellikle de anne olarak siz de bu konulara özel dikkat gösteriyor musunuz?
Kesinlikle. Bizim zaten birinci ilkemiz sürdürülebilirlik. Yani her projemizde buna çok dikkat ediyoruz. 2011 Aralık'ta İskenderun'u devraldığımızda, Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu sadece Türk standartlarına göre değil uluslararası standartlara göre de yaptık. Yani bir aşama ileri gittik. Tüm projelerimizin ÇED raporu var. Şimdi mesela Sabiha Gökçen'de ikinci pist yapılacak. Ona bile ayrı ÇED raporu istediler. Normalde şöyle düşünebiliriz. Bir pist var, yanına bir pist daha yapılıyor. Ne gerek var ÇED'e, ne fark edecek? Aralarında bir kilometre var, yeri belli. Ama günümüzde bunlar çok önemli. Her yeni yatırımın çevreyle etkileşmesine bakılması gerekiyor.
'İstanbul,Dubai'den ve Doha'dan daha stratejik'
Üçüncü havalimanına sizce neden gerek var?
Şöyle bir durum var. Atatürk Havalimanı 45 yıl oldu, yani belli sıkıntıları var. Açıklandı, yeni bir pist yapılamıyor. Sabiha Gökçen 19 milyon yolcuya ulaşıyor. Şimdi ikinci pist yapılacak ama İstanbul artık 2 ayrı büyük şehir. İhtiyaç çok yüksek.
Atatürk Havalimanı'nın transit yolcuda gerçekten büyüdüğünü görebiliyoruz. Terminal ihtiyacı büyüyecek diye mi düşünüyorsunuz?
Türk Hava Yolları'nın şu andaki stratejisi çok da doğru bir strateji. Transit yolcu taşıyarak, Lufthansa ya da British ile yarışmak. İstanbul, bir Abu Dabi'den bir Dubai'den bir Doha'dan çok daha stratejik bir yerde. Hem güney kuzey hem doğu batının tam orta noktası. Dolayısıyla Türk Hava Yolları da bu silahını çok da haklı olarak iyi kullanıyor. Şu anda 240 uçakları var ama 400 uçağa çıkacaklarını açıkladılar.
Yani bu yükü mevcut havalimanları kaldıramayacak mı?
Evet. Dünyanın önemli bir hava yolu oluyor. Biliyorsunuz, Lufthansa, Merkel vasıtasıyla Türk havayollarına ortaklık teklif etti. Neden çünkü bu büyümeyi bu önemli destinasyonu İstanbul'da görüyor. Yani büyük yatırımlara, mega projelere ihtiyaç var. Ama nedir hepimizin görevi? Bence tüm yatırımcıların bunları çevreye uygun, en az zarar verecek şekilde, tüm konulara dikkat ederek yapmak. Biz de bunu yapacağız. Bir numaralı önceliğimiz bu.
GÜNEYDOĞU'DA YATIRIM İŞTAHINI GÖRDÜK
Cizre'de gerçekleşen TÜSİAD toplantısında babanız Nihat Özdemir de vardı. Hangi işleriniz var bölgede?
En fazla yatırım yapan grubuz. Yıllardır Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dayız. Altı tane çimento fabrikamız var bölgede. En son Bitlis'te yeni bir tane yaptık. Herkes yatırım için çok iştahlı.
Uluslararası ÇED prosedürü gündemde
Bizzat çevre konusuyla uğraşacak mısınız?
Kesinlikle. Gerekirse uluslararası ÇED prosedürü uygulayacağız. Biliyorsunuz ÇED sadece doğal ağaçlar, flora ile ilgili değil, aynı zamanda çevre ildeki insanlarla, yaşayanlarla konuşarak, çevre toplantıları yaparak, herkese söz hakkı vererek ilerliyor. Biz de bu prosedüre uymak istiyoruz.
Biri 4, diğeri 16 aylık iki küçük çocukla böylesi ciddi bir iş temposu nasıl yürüyor birlikte?
Biz çocukluğumuzdan beri babamla beraber yaz tatillerine giderken, bir de şantiyelere uğrardık. Muhakkak şantiyelerde oturulurdu. Babam bizi hep gezdirirdi. Şimdi oğlumu da alıp çimento fabrikasına götürüyor babam. Yani biz böyle yetiştik. Ben inşaat mühendisi olacaktım. Kardeşim de inşaat mühendisiydi. Annem babam ikisi makine mühendisi. Ortağımız Sezai Bey de makine mühendisi. Hepimiz prototipiz. Kültürümüz aynı.
Bir annenin iş hayatında önemli işler yüklenmesi zor olmuyor galiba...
Benim 24 saatim organizedir. Ne zaman, nerede, ne yapacağım bellidir. Eskiden diyorum ki saatlerimi organize ederdim, şimdi dakikalarımı organize ediyorum.