Deloitte'un Cengiz Güneş ile birlikte hazırladığı ''Linyit Rezervlerinin Değerlendirilmesi'' raporuna göre, özel sektörde toplam 51 bin 612 megavat başvurunun yaklaşık yüzde 72'sini doğalgaz santrali başvuruları oluştururken, linyit santraline başvurular yüzde 3 düzeyinde bulunuyor.
Rapora göre, Almanya, Türkiye, Yunanistan, Polonya'da linyit üretimi, Avrupa'nın yaklaşık yüzde 70'ini oluşturuyor. Türkiye'de çok sınırlı doğalgaz ve petrol rezervlerine karşın, 535 milyon tonu görünür olmak üzere, yaklaşık 1,3 milyar ton taşkömürü ve 9,8 milyar tonu görünür rezerv niteliğinde toplam 11,5 milyar ton linyit rezervi bulunuyor.
Özel sektörde toplam 51 bin 612 megavat başvurunun yaklaşık yüzde 72'sini doğalgaz santrali başvuruları oluştururken, linyit santraline başvurular yüzde 3 düzeyinde bulunuyor. Aralık 2011 itibariyle, lisans almış ve yapımı devam eden linyit santralleri 1.457 megavat.
Ocak 2012 itibariyle yaklaşık 24 gigavat olan EÜAŞ kurulu gücünün, 16 gigavatının kademeli olarak özelleştirilmesi hedefleniyor. Özelleştirilecek kurulu güç arasında, EÜAŞ tarafından işletilen tüm linyit santralleri yer alıyor.
Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Endüstrisi Ortağı Uygar Yörük, Türkiye'de birincil enerji kaynaklarında ve elektrik enerjisi üretiminde dışa bağımlılığın giderek artığına işaret ederek, bu etki ile enerji maliyetlerinin ve dış açığın giderek arttığını, ayrıca dışa bağımlılığın arz güvenliği açısından da bir risk olarak görüldüğünü belirtti.
Yerli birincil enerji kaynaklarından olan linyit kullanımının da sistemde işletmede bulunan linyit santrallerinin yaşlı santraller olması ve kapasite kullanım oranlarının düşmesi sebebiyle azaldığını kaydeden Yörük, sistemin termik (bazyük) kapasite ihtiyacının eskiyen santraller ve yenilenebilir enerji üretimindeki kontrolsüzlük faktörü nedenleri ile artığını vurguladı.
Yörük, linyit rezervleri açısından zengin bir ülke olan Türkiye'nin, rezervlerin değerlendirilmesinin bölgesel kalkınma, dış açığın azaltılması, arz güvenliği, elektrik maliyetlerinin düşürülmesi, istihdam, katma değerin yurt içinde kalması, rekabetçi sanayi yaratılması gibi kalkınma amacına uygun birçok olumlu etkisi bulunduğunun altını çizdi.