Eurobank Tekfen Genel Müdürü Mehmet Sönmez, ''Elimizi taşın altına koyduğumuz zaman, bunun bize yol, su, elektrik hizmeti olarak geri döneceğini çok iyi biliyoruz, son global krizde bu politikayı çok iyi uyguladık, kazandık ve şimdi de büyüyoruz. Kim kazandı, ülkemiz kazandı, bankacılık sektörü kazandı'' dedi.
Sönmez, yaptığı açıklamada, ABD, AB ve dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülkede 2011 yılında gerek bankacılık sektöründe gerekse de ekonomilerindeki büyüme konusunda ciddi sıkıntılar yaşanacağını savundu.
Türkiye'nin özellikle son 4-5 yıldır gayrisafi milli hasılası ortalamasının yüzde 5-6'lar seviyesinde büyümesinin dünyanın dikkatini çektiğini belirten Sönmez, Türkiye'de geçen yıl, yüzde 8,5'a yakın bir büyüme sağlandığını, ülke ekonomisi yanında bankacılık sektörünün de büyüdüğünü söyledi.
Bankacılık sektörünün daha fazla kredi vermesiyle Türk ekonomisinin de aynı paralelde büyüdüğünü belirten Sönmez, ''Biz hep birlikte aynı geminin içerisindeyiz. bankacılık sektörü deyince akla krediler gelir.
Bugün itibarıyla sektörün verdiği kredilerin yüzde 70'i firmalara verilen krediler, yüzde 30'u da bireylere verilen kredilerden oluşuyor. bireylere verilen kredilere baktığımız zaman, ağırlıklı konut kredilerinin oluşturduğunu görüyoruz. Hemen arkasından da kredi kartları ve diğer tüketici kredileri geliyor'' diye konuştu.
2011 yılında sektörün toplam kredilerinin yüzde 25-26 civarında büyüyeceğini ön gördüğünü, bireysel kredilerde en fazla konut kredilerinin oluşturacağı beklentisi içerisinde olduklarını ifade eden Sönmez, inşaat sektörünün son 1,5 yıldır tekrar hızlandığını, hem Gaziantep hem de Türkiye'de yeni konut projelerinin devreye girdiğini ve dolayısıyla bu yıl Mortgage kredilerinde büyümenin yüzde 27-28'leri bulacağını beklediklerini kaydetti.
Kobilerin diğer yıllara göre bu yıl daha hızlı gelişeceği ve dolayısıyla bu yılı küçük ve orta ölçekli firmaların büyüme yılı ve bireysel kredilerde de Mortgage yılı olacağını dile getiren Sönmez, bankacılık sektöründe bu yıl kredilerde yüzde 25-26 bir büyüme beklediklerini bunun da son derece sağlıklı bir gelişme olduğunu belirtti.
Sönmez, şunları anlattı:
''Konut kredilerindeki büyümeyi sağlıklı bir gelişme olarak görüyorum çünkü, vatandaşlar konut kredisini ödemek için evlerindeki bazı harcamalarda kısıntıya gidiyor. Vatandaş ne yapar eder konut kredisini öder. Bankacılık sektöründeki konut kredilerinin batak oranı yüzde 1'in altında. Bu oran son yılların en düşük seviyesidir. İnsanlar oturdukları evlerini kaybetmek istemediği için konut kredilerini çok düzgün öderler. Konut kredilerini ödemek içinde diğer birtakım harcamalarında kısıntı yapınca da hızla ısınma dediğimiz ekonominin çok fazla ısınmasını da doğal olarak engeller, yani son derece sağlıklıdır. Dolayısıyla 2011 yılı konut kredileri ve orta ve küçük firmaların yoğun kredi kullanacağı bir yıl olacağı görülüyor.''
Banka olarak ağırlıklı olarak reel sektöre kredi veren ve birikimi olan bireylerin paralarını değerlendirebileceği bir banka olduklarını vurgulayan Sönmez, şunları kaydetti:
''Biz reel sektör ve birikimi olan bireylere hizmet veren bir bankayız. Biz sokağa çıkıp tüketici kredisi veya kredi kartı vermek isteyen bir banka değiliz. Bankamız reel sektör odaklı bir banka olduğu önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde reel sektörle birlikte hızla büyüyen bankalardan birisi olacağız. Türkiye'de şu anda 49 banka var. Bu bankalar içerisinde 2010 yılını aktif büyüklüğü açısından 18. sırada bitirdi. Dolayısıyla aktif büyüklüğü açısından bakıldığında Türkiye'de 18. bankayız.''
İlk hedeflerinin önümüzdeki 4 yıl sonunda orta ölçekli bankalar içerisinde müşterilerin en çok tercih ettiği bir banka olabilmek olduğunu ifade eden Sönmez, ''Bizim farkımız öncelikle çok hızlı çözüm üretmemiz ve reel sektörün danışabileceği bir banka olmamız'' dedi.
2010 yılında kredilerde yüzde 27 oranında büyüme gösterdiklerini, 2011 yılında ise kredilerde yüzde 25'lik bir büyüme hedeflediklerini vurgulayan Sönmez, geçen yıla oranla bu yıl bankacılık sektöründeki büyümenin 2 puan düşük olacağını çünkü, Merkez Bankası'nın son aldığı önlemlerle, bankacılık sektörünün çok hızlı büyümesinin istenmediğini söyledi.
Bu yılın ilk çeyreğinde sektör olarak Ocak-Şubat aylarının çok hareketli geçtiğini, kredilere çok talep geldiğini, ancak, ekonomi yönetiminin Merkez Bankası'nın özellikle bu zam karşılıklarını süratle artırmasından dolayı bankaların maliyetlerinin birden arttırdığına dikkati çeken Sönmez, şöyle devam etti:
''Biz de faiz oranlarını artırmak durumunda kaldık. Dolayısıyla Mart ve Nisan ayında talepte Ocak-Şubat aylarına göre düşüş olduğunu görüyoruz. O yüzden Ocak-Şubat ayları ile Mart-Nisan aylarını ayrı değerlendiriyorum. Ocak-Şubat aylarında yoğun bir kredi talepleri oldu. Kredilerde aylık yüzde 2 oranında sektör genelinde bir büyüme oldu. Ancak Mart ve özellikle Nisan ayında kredi talebinde oldukça düşüş oldu.
Çünkü, maliyetlerimiz artınca faizleri artırmak zorunda kaldık, arzu edilen de buydu zaten. Ocak-Şubat aylarına göre hem talepte düşüş var, hemde karlılıkta da büyük düşüş var. Bankacılık sektörünün ilk çeyrek karlılığı geçen yılın ilk çeyreğinin çok altında gerçekleşiyor. Bu yıl bankacılık sektörü geçen yıldan en az 5 milyar lira daha az kar edecek. Geçen yıl bankacılık sektörü 22 milyar lira kar etmişti. Bu sene 17 milyar lirayı görür ise iyi. Karlılık düşüyor, özellikle Mayıs ayından sonra kredi talebinde bir düşüş olacağını tahmin ediyoruz.''
Bankacılık sektörünün elini taşın altına koymadığı yönündeki eleştirilere katılmadığını ifade eden Sönmez, ''bankacılık sektörü elini taşın altına koymamış olsaydı, Türkiye yüzde 8,5 büyümezdi. Bir ülkenin büyüyebilmesi için firmaların büyümesi şart. Türkiye yüzde 8.5 büyüyorsa, bunun bir nedeni de bankaların ellerini bileklerine kadar taşın altına koymasından kaynaklandığının bilinmesini istiyorum'' diye konuştu.
Problemli kredilerde çok büyük düşüşler yaşandığını, bunun nedeninin da bankaların iyi niyetle, sorunlu olan kredileri yeniden yapılandırmasından kaynaklandığına işaret eden Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bankalar sorunlu firmaları iyi niyetlerini de göz önünde bulundurarak borçlarını yeniden yapılandırdı. 2009 yılı sonunda toplam krediler içerisinde sorunlu kredilerin oranı yüzde 5,5 idi, şu anda ise yüzde 3,5'larda. Bir yandan krediler büyürken, bir taraftan da sorunlu firma sayısı azalıyor. Bunun nedeni bankaların sıkıntılı olan firmalara sıcak yaklaşmaları ve ülke ekonomisinin büyümesine katkıda bulunma istekleridir. Bankalar kredi vermeseydi Türkiye yüzde 8,5 büyüyemezdi. Bunun ispatı olarak iki rakam veriyorum, biri Türkiye'nin büyümesi, diğeri de geçen yıl Türkiye'nin kredilerdeki büyüme oranları yüzde 30 civarında oldu.
2008-2009 yılları arasındaki global kriz sırasında Türkiye'de 49 bankadan bir ikisi belki elini taşın altına koymamış olabilir, ama bunu da genellememek lazım. Sektör olarak herkes elimizi bileklerimize kadar taşın altına koyduğumuza inanıyorum. Çünkü, biz 2001 krizinden şerbetliyiz. Biz şunu öğrendik, kriz olduğu zaman müşterinin yanında olursan, kriz geçtikten sonra müşteri de senin yanında olur. Türk bankacıları olarak bunu çok iyi öğrendik.''
ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYACAĞIZ
2001 krizinde, Türkiye'de bir gecede 85 bankadan 45 bankaya indiğine dikkati çeken Sönmez, şunları anlattı:
''Bankaların yarısı bir gecede kapandı. Bu yüzden biz elimizi taşın altına koyduğumuz zaman, bunun bize yol, su, elektrik hizmeti olarak geri döneceğini çok iyi biliyoruz. Son global krizde de bu politikayı çok iyi uyguladık, kazandık ve şimdi de büyüyoruz. Ülke kazandı, bankacılık sektörü kazandı, firmalar kazandı. Şunu çok iyi biliyoruz, hepimiz aynı geminin içerisindeyiz. Ekonomi yönetimi, firmalar, bireyler ticaret yapanlar, üretenler bankalar, hepimiz o çarkın dönmesi için elimizi taşın altın koyunca o çark dönüyor, birimiz çekince o çark duruyor. Bütün bunları 2001 krizinde öğrendik. Türkiye, bankacılık açısında da dünyada 180 ülke içerinde de IMF tarafından örnek gösterilen ikinci ülkedir. Bunlardan biri Kanada bankacıları, diğeri ise Türk bankacılarıdır.''
Sönmez, bankacılık sektöründeki bu başarının arkasında, 2001 krizinden sonra BDDK'nın da bankaları risklere karşı koruyan ve çok sıkı takip eden yasal düzenlemeleri uygulamaya sokmasının büyük payı olduğuna inandıklarını ifade ederek, ''Bankacılık sektörünün ve ülke ekonomisinin hızla büyümesindeki payı büyüktür. BDDK gibi kurumları şemsiye olarak değerlendiriyorum, böyle bir şemsiyenin yanınızda bulanması, sizleri yağmurdan korur. Şemsiyeniz yok ise ıslanırsınız. Biz 2001'de ıslandık, şimdi şemsiyemiz yanımızda'' dedi.