Demirbank, patronu Halit Cıngıllıoğlu'nun 1999 sonunda girdiği riskli bono operasyonları sonucunda 6 Aralık 2000'de battı. Demirbank'ın batışına rakip bankaların oyunu, Hazine, BDDK ve Merkez Bankası'nın 'bilinçli' denilecek hataları, yabancı yatırımcının tetiği çekmesi ve siyasi istikrarsızlık neden oldu. Finans sektörü Demirbank'ın çöküşünü aylar önceden konuşmaya başlarken bürokrasi, hükümet, medya ve iş dünyası beklenmeyen bir olay gibi konuyu 'Talihsizlik" olarak yansıttı. Ecevit Hükümeti Demirbank'ın battığı gün IMF'den 10.4 milyar dolar daha alınca konunun üstü örtülüverdi. Ancak 2001'in başında ekonomi içten içe kaynıyordu. Bankacılık sektöründe etik anlayışı iyice çökmüştü. Hazine'nin kasası boş tarihin en büyük ödemesine hazırlanırken ancak filmlerde olabilecek bir talihsizlik yaşandı! Ankara'da devletin tepesi birbirine Anayasa fırlattı.
Kasım 2000 krizi Demirbank'ın batışı ve IMF'den 10.4 milyar dolarlık ek kredi alınmasıyla atlatılsa da; 2001 Ocak ayına pek de rahat girmiyordu Türkiye. DSP-ANAP-MHP koalisyonunun bitmek bilmeyen siyasi kavgaları finansal huzursuzluğu tetiklemeye devam ediyordu. Ekonominin genel kuralı çalışıyor, batan her banka, reel sektörden onlarca şirketi beraberinde çöküşe sürüklüyordu. Sadece 2001'in ilk iki ayında 10 binden fazla bankacı işsiz kaldı. Reel sektörde kayıp daha da büyüktü. Aynı dönemde finans sektöründe etik anlayışı da kaybolmuştu. Bankalar birbirleri hakkında 'batacak' dedikoduları çıkartıyor, Türkiye'deki dev yabancı bankalar hatta beş yıldızlı otel odalarına yerleşen private banking (özel bankacılık) uzmanlar, kıyamet senaryolarıyla Türkiye'deki varlıklı kesimin parasını yurtdışına götürmek için uğraşıyordu.
YABANCIYI DESTEKLEYEN TÜRKLER
O uğraşlar meyvesini verdi, 2001 boyunca milyarlarca dolar para yurtdışına çıkartıldı ve bugün Başbakan Erdoğan'ın 'Patronların zulaları' diye bahsettiği yurtdışındaki gizli hesaplar yaygınlaştı. Kimi zenginler, yabancıların propagandasına o kadar inandı ki, Türkiye'den çıkarttıkları paranın izi bir daha bulunmasın diye
trustee denilen yedi emin şirketleriyle anlaşarak servetlerinin izini kaybettidi. İşin acı tarafı yabancıların Türkiye'yi yıkıma götüren bu hamlesine Türkler de destek veriyordu. O günlerde oldukça küçük, bugünse sektördeki ilk 10 içinde yer alan bir özel banka, krizde tüm nakitini dövize çevirip yurtdışına göndermişti. Benzer bir operasyonu kendisinden kat kat büyük ve Demirbank'ın batışında başrol oynayan özel bankalardan biri daha yavaş yavaş uyguluyordu. Ancak 'derin piyasadaki' tüm fırtınalara rağmen, kamuoyuna gösterilen ekonomide göreceli iyileşme 2001'in Ocak ayında da sürdü. Tek kritik sorun dev ödemeleri bulunan ve borçlanma vadesi iyice kısalıp, maliyeti yükselen Hazine'deydi. Hemen her ihale bir kader maçı havasında geçiyordu. Öte yandan 1994, 1998 ve 1999'da da benzer durumları yaşayan piyasa için Hazine'nin düştüğü kritik durum idare edilemeyecek bir sorun olarak da gözükmüyordu. Zaten faiz yükselişiyle cazip hale gelen Hazine kağıtlarına az da olsa sıcak para ilgisi başlamıştı. Kasım 2000'de kaçan 5.3 milyar doların üçte biri kadar sıcak para Ocak 2001'de geri dönmüştü.
ABD ELÇİLİĞİNE TÜYO
Yabancılar Türkiye'yi çok yakından takip ediyordu. Hatta o günlerdeki Ankara ziyaretimizde üst düzey bir Hazine yetkilisinin bozuk bir İngilizce'yle telefonun karşısındaki kişiye ertesi gün yapılacak kritik bir borçlanmayla ilgili faiz aralığı ve ihale tutarıyla ilgili tüyolar verdiğine şahit olduk. Karşımızda oturan bürokrat, telefonun öbür ucundaki kişiyle konuşmaktan oldukça memnundu. Telefonu kapatınca gazeteci merakıyla 'Kimdi?' diye sorduk "Amerikan Ticari Ateşesi" yanıtını aldık (Başka bir ülkede Hazine yetkilisinin böyle bir davranışı nasıl karşılanır tartışılır! Ama o günlerde ekonomi yönetiminin gerek piyasa gerekse gazetecilerle kurduğu ilişkiler böyleydi). Yabancı ilgisi rakamlardan da görülüyordu.
HAZİNE'NİN KADER İHALESİ
Ocak atlatıldı... Şubat kredi kıtlığıyla bunalıma giren reel sektör şirketlerinin imdat çığlıklarıyla başladı. Hem artan işsizlik hem de IMF'nin her gün bir yenisi çıkan acı ilaçlarıyla toplumun da morali iyice bozulmuştu. 10 Şubat'ta faizsiz bankacılık yapan İhlas Finans'a el konuldu ve piyasalar yeniden hareketlendi. Borsa ve faizde dalgalanmalar yeniden tırmandı. Bu arada piyasalar yeni bir viraja daha hazırlanıyordu. Hazine 21 Şubat'ta yapacağı 3.9 katrilyon liralık (6 milyar dolar) Cumhuriyet tarihinin en büyük iç borç geri ödemesi için 16 Şubat 2001 Cuma günü açıklama yapıyordu. Açıklamaya göre Hazine, 20 Şubat'ta iki borçlanma ihalesi birden düzenleyecekti. Kasasında 2.5 katrilyon nakiti vardı ve bu tutar, ödeyeceği paradan 1.4 katrilyon lira ( 2 milyar dolar) daha azdı. Hazine'nin nakit açığı Salı günü yapılacak ihalelerin önemini daha da artırıyordu...
Oğuz KARAMUK