Eski IMF Başkanı Rodrigo de Rato, sıcak paranın gelişmekte olan ülkelere akışına ilişkin, ''Sıcak sermaye, gelişmekte olan ülkelerde yaşamakta olduğumuz günlerin daha kötüye gitmesi anlamına gelebilir'' dedi.
Rato, İMKB 25. Yıl Konferansı'nda yaptığı konuşmada, dünyada yaşanan krize işaret ederek, krizin endüstrileşmiş ülkeleri vurduğunu, dünyaya çok hızlı yayıldığını, senkronize olan krizin ardından toparlanmanın da senkronize olduğunu söyledi.
Para politikalarının önemine dikkati çeken Rato, tek tekerlekli bisiklete binmenin zorluğu örneğini vererek, para politikasının güvenilir nitelikte olmasının büyük önem taşıdığını ifade etti.
ABD'de izlenen para politikasına ilişkin de Rato, ''2011-2012 yıllarında FED çok hızlı vidaları sıkıştırmak zorunda. Aksi halde ABD bundan yararlanamayacak'' dedi. Özellikle ABD'nin hızlı toparlanma ve düzeltmeler istediğinin altını çizen Rato, ''Fakat benim kanımca bunlar olmayacak. Krizden çıkmak zaman gerektirecek'' yorumunu yaptı.
Para politikasının gelişmekte olan ekonomiler için de güç olduğuna işaret eden Rato, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu konuda Türkiye başarılı. Brezilya'ya, Endonezya'ya, Tayvan'a, Kore'ye gidin. Buralarda insanlar bazı imkanlar arıyor. Avrupa'da faizler 1, başka yerlerde 0, Türkiye'de 7, Brezilya'da 7... Herkes buraya geliyor, para buraya akıyor. Bu para, çok güç para politikası yönetimi gerektiriyor. Makroekonomik politikalar kullanabilirsiniz. Umarız bunlar başarılı olacaktır. Fakat bütün tartışma burada. Etkili kontroller, sermaye kontrolleri, idari kontroller, vergi akışları... Gelişmekte olan ülkelerde patlayacak bir balon olmasını nasıl önleyebilirsiniz? Sıcak sermaye, gelişmekte olan ülkelerde yaşamakta olduğumuz günlerin daha kötüye gitmesi anlamına gelebilir.''
Dolardaki gidişata da değinen Rato, ''Para hareket ediyor. Dolar ve avro arasında görmüş olduğumuz gibi... Avro, dolar ve yuan... Yuan ve dolar birlikte hareket ediyor. Tehlikelerden bir tanesi bu. Bu bir Avrupa tehlikesi ve Türkiye için de önemli. Doların değeri düşüyor, yuan dolara karşı değer kazanıyor. Fakat diğerlerine karşı değer kaybediyor. Küçük paralar veya orta çaptaki paralar ısınıyor. Döviz kuru ile büyüme arasında açık ilişki var'' şeklinde konuştu.
-''KRİZİN İLK BİRKAÇ AYINDA TRENİ KAÇIRDIK''-
Morgan Stanley Denetim Kurulu Başkanı Lutz Raettig ise sermaye piyasalarında yatırımcılar, ihraç yapanlar, düzenleyiciler ve diğer bütün unsurlar arasında denge kurmak gerektiğine işaret ederek, ''Yasal çerçeve hep bir zorluk arz etmeye devam edecektir. Özellikle mali krizden çıkardığımız dersler var. Eskiden olmadığı kadar devletin politik tedbir açısından düzenleme gayreti var. Bazı durumlarda bu gerekli. Ama bizim bir yerde buna biraz ölçülü yaklaşmamız gerekiyor. Çok fazla düzenleme olmaması lazım'' şeklinde konuştu.
Raettig, dünya sermaye piyasalarında Anglo Sakson felsefe ve Anglo Sakson olmayan felsefe gibi bir ayrıma gitmek gerektiğini ifade ederek, ''Krizin ilk birkaç ayında galiba treni kaçırdık. Mesela muhasebe standartları bunlardan bir tanesi'' dedi.
Son krizde yaşanan likidite sorununa dikkati çeken Raettig, ''Likidite her zaman istediğimizde orada değil. Dolayısıyla tedbir almamız lazım'' yorumunu yaptı.
-''İSTANBUL'DA ÇOK BAŞARILI METRO SİSTEMİ ŞART''-
Londra eski Belediye Başkanı Ken Livingstone da, Londra'da insanların bir yerden bir yere hep yürüyerek gittiğini, para konuşulduğunda insanların psikolojik olarak aynı salonda olmak istediklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Finans merkezini oraya buraya dağıtmak, 'herkes otomobiliyle gitsin' demek olmuyor. Ulaştırma sorunu büyük önem taşıyor. Bir finans merkezi olmak isteniyorsa uluslararası bir şehir olmak, uluslararası bir şehir istiyorsanız, uluslararası bir yaklaşım gerekiyor. Bir finans merkezinden bahsediyorsanız New York ve Londra'ya bakın... Her iki şehir, milyonlarca kişinin metroyla o bölgelere gidip gelmesini sağlıyor. Londra'da insanların yarısı otomobil kullanmazlar. Arabaları olmadığından değil, toplu ulaşımı kullanarak, trafiğe girmeden işlerini halletmek, bir yerlere gitmek istiyorlar. İstanbul'daki borsa büyümek, dünyadaki ilk 3-4 uluslararası merkezden biri olmak istiyorsa o zaman çok başarılı ve hızlı metro sistemi olması şart.''
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince de, İstanbul Finans Merkezi çalışması kapsamında kentin 10 yıl içinde yöresel finans merkezi, 30 yıl içinde de uluslararası bir finans merkezi niteliği alabileceğini düşündüklerini hatırlatarak, ''Türkiye, şu ana kadar finansal yapısıyla çalışmalarda avantajlı görünen ülkelerin hepsinden daha istikrarlı yapıya sahip. Türkiye, halen kendisi kadar veya kendisinden daha fazla büyüyebilecek ülkelerle çevrelenmiş vaziyette. O ülkelere en kolay Türk yatırımcıları, Türk finansçıları gidebilir'' dedi.