Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Şakir Ercan Gül, ''6,5 aylık süreç içinde (başkanlığı dönemi) güvercin oldum diyebilirim. Şahinliği bazı kişilere yavaş yavaş göstermeye başlayacağım. Muhataplar, şahin olmayı gerektirecek tavır içine girdiler'' dedi.
Gül, TMSF'nin bugüne kadar 19 milyar dolar civarında bir tahsilat gerçekleştirdiğini belirterek, devralınanları bir şekilde ekonomiye kazandırmaya devam edeceklerini söyledi.
Bu süreçte şirketleri rehabilite ederek satılabilir noktada tutmak istediklerini vurgulayan Gül, ''Mesela Cine 5'in içine girdiğimizde, bizim belki geçmiş yönetimden kaynaklanan birtakım yanlışlar da vardı, daha işletmecilik kurallarına göre yönetmeye çalışıyoruz. Çok sağdan soldan gelen hatır rica tekliflerini geri çeviriyoruz. Ben bu noktada çok ısrarlıyım. Bana şahsen başvurup 'şu kişi, bu kişi program yapsın' diyenler var. Hepsini gönderiyorum'' diye konuştu.
TMSF'nin şirketlerde uzun süreli kalmasını doğru bulmadığına dikkati çeken Gül, TMSF'nin en kısa zamanda bu varlıkları elden çıkarması, hatta elemanlara da o şekilde vizyon verilmesi, çalışanlarda 'bir şekilde bu varlıklar bizde kalsın, buralar KİT haline dönüşsün' algısının yaratılmaması gerektiğini ifade etti.
-GÜL'DEN HALİS TOPRAK'A; ''DEDİĞİN FİYATIN ONDA BİRİNE GEL SANA VERELİM''-
Şakir Ercan Gül, işadamı Halis Toprak'ın TMSF'ye devredilen Toprak Grubunun malvarlıklarının satışıyla ilgili son dönemlerde yaptığı suç duyurularına ilişkin şunları kaydetti:
''Ben bazen onun söylediklerine karşılık diyorum ki 'dediğin fiyatın onda birine gel sana verelim. Getir müşteriyi...' Bir hesap yapıyor. Bozüyük'teki araziden bahsediyor. 'Metrekaresi bin dolar olsa 850 milyon dolar eder' diyor. Bu adamın nesini tartışalım, nesini konuşalım? Bu kadar ölçüsüz, izansız. Kötü niyetli diye değerlendirmemek lazım. Hasta...
Varlık yeter ki satılsın. Kendisi satsın yaklaşımıyla hemen hemen her hakim ortağa yardımcı oluyoruz. 'İlla biz satalım arzusunda değiliz. Amacımız tahsilat maksimizasyonu... Sen daha yüksek fiyata satıyorsan, sen sat. Bunu kendisine de söylüyoruz, o imkanı kendisine verdik. Halis Toprak'ın TMSF ile ilişkilerinde haklı bir unsur ve haklı bir yanının olduğunu düşünmüyorum. Hele hele son davalık olduğumuz gayrimenkul vesaire satışıyla alakalı verilen karar çerçevesinde söylediğim şeyler noktasında bir yanlış yapılmıştır. Bu yanlışın Türk toplumu, Türk hukuk düzeni tarafından düzeltilmesini bekliyoruz. Niye? Çünkü biz burada yüzde 100 haklıyız.''
-''BU ÜLKE İÇİN MAHKUM OLMAK ŞEREFTİR''-
Danıştay kararı hakkında söyledikleri nedeniyle geçtiğimiz cuma günü Danıştay üyelerine hakaret iddiasıyla savcıya ifade vermeye gittiğini anlatan Gül, ''Bazıları gitmiyor ya, biz gittik TMSF Başkanı olarak... Hiç de gocunmam, giderim. Maksadımızın ne olduğunu da savcıya anlattık. 'Biz böyle bir ifade kullandık ama bu ifadenin maksadı Danıştay üyelerini rencide etmek değildi. Hukuk devletine inanan birisiyim. Hakaret kastımız olsaydı zaten (Danıştay Başkanıyla görüşeceğim, anlatacağım, haklılığımıza inanacak) ilavesini yapmazdım. Biz niye böyle bir ibarede bulunalım? 'Bunu anlatınca hak vereceklerini düşünüyorum' dedim. Ama ona rağmen dava açıldı'' şeklinde konuştu.
Gerekirse mahkemeye de gidebileceğini belirten Gül, şöyle devam etti:
''Mahkum olursam da milletim için mahkum olurum. Bu ülke için mahkum olmak da bir şereftir. Canımızı yakan bazı kararlar var. Onlarla ilgili serzenişte bulunuyoruz. Niçin bulunuyoruz? Toplum için... Feryadımız, ne konuşuyorsak bu toplum içindir. Dolayısıyla kimse yanlış yapmasın. Herkes görevini yapsın. Herkes meseleye iyi niyetli yaklaşsın, tarafları dinlesin. Biz haksızsak bizim aleyhimize sonuçlansın. Ama biz özellikle Toprak meselesinde haklıyız. Bunun için de devletin kurumlarından, başta yargı olmak üzere diğer kurumlardan yardım istiyoruz. Adalet yerine gelsin yeter... Vatandaşın hukuku da korunsun. Vatandaşın hukukunu korumak için burada elimden geleni sert yasalara rağmen yapıyorum. Kimseye haksızlık yapmamak için elimden geleni yapıyorum. Ama Toprak olayında vatandaş hukuku açısından bizim en ufak bir eksikliğimiz olduğunu düşünmüyorum.''
Şakir Ercan Gül, TMSF Başkanlığı döneminde Fona borcu olanlara karşı gösterdiği yaklaşıma ilişkin de ''6,5 aylık süreç içinde güvercin oldum diyebilirim. Şahinliği bazı kişilere yavaş yavaş göstermeye başlayacağım. Önümüzdeki günlerde şahinlik yüzümüzü göstermenin gereklilik olduğuna inanıyorum. Muhataplar, şahin olmayı gerektirecek tavır içine girdiler. Bunu da milletin menfaatleri doğrultusunda, hukukun, hakkın yerine gelmesi için yapacağız. Yoksa yaptığımız hiçbir işte keyfilik yoktur. Borcunu ödesin diye borç miktarını makule getirme de dahil olmak üzere bütün imkanları yaratıyoruz, yaratmaya çalışıyoruz. Ama kimse bizi oyalamasın'' şeklinde konuştu.
-''VARLIKLARA İLGİDE OLUMSUZ DÖNEM YAŞANIYOR''-
TMSF'nin şu anda elinde bulunan ve satışa çıkarılan varlık satışlarına alıcı gelmemesinde global krizin etkisinin olabileceğini, ancak başka unsurların da etkili olduğunu ifade eden Gül, ''Burada birkaç tane unsur var. Fakat özellikle Toprak Grubu satışlarında, ilgili hakim ortağın biraz da yargıdan destek bulması sayesinde bizim satışlarımızı olumsuz etkileyeceği bir noktaya geldik. Yargı süreci devam ediyor. Bunun bir şekilde çözüme kavuşturulacağını düşünüyorum. Bundan kaynaklanan bir şekilde Toprak Grubu varlıklarına bir ilgi olmadı. Biz de ısrarlı bir şekilde varlıkları satışa çıkarma işinden vazgeçmemeye çalışıyoruz'' dedi.
Medya sektörünün, özellikle televizyonların, karasal yayınların nispi öneminin kalmadığına dikkati çeken Gül, teknolojinin geldiği durumun buna çanak tuttuğunu, ekonomik krizin yarattığı büzülme ile Türkiye siyasetindeki gelişmelerin de etkileyen unsurlar olduğunu, dolayısıyla varlıklara ilgi noktasında olumsuz bir dönem yaşandığını, kısmen yaşanmaya da devam edildiğini belirtti.
-''BÜYÜK ÖLÇÜDE İŞİMİZİN KALMADIĞI ANKARA GRUBUMUZU KÜÇÜLTTÜK''-
Borç tahsilatında hedefleri gerçekçi olarak revize ettiklerini ve bu hedeflere ulaşacaklarını belirten Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kamu vicdanını rahatlatacak bir tahsilat maksimizasyonu... Bir de israfa dayanmayan bir devlet yönetimi... Bu kapsamda Ankara'daki grubumuzu küçülttük. Büyük ölçüde Ankara'da işimiz kalmadı. 10-11 arkadaşımızı orada tuttuk, geri kalan kişilerin buraya gelmesi noktasında bir karar çıkardık. Ankara ile İstanbul arasında bir maaş farkı oluşturduk. İstanbul'daki çalışanlar daha fazla alıyor. Kadroya göre değil, işe göre ücret... Kim ne yapıyor? Tasarruf kararımızda Ankara'da işin kalmaması en önemli gerekçeydi. Büyük ölçüde, TMSF'nin Ankara grubunda bazı hukuk takiplerinin dışında dosya bulunmaması nedeniyle bazı elemanların orada kalmaması düşüncesinden yola çıkarak bu kararı aldık.''
TMSF'nin 1983 yılından beri tüzel kişilik olarak varlığını sürdürdüğüne değinen Gül, çözümleme işi bittiğinde bunun gelecekte herhangi bir bankanın TMSF'ye gelmeyeceği anlamına gelmeyeceğini, çözümleme işi azalsa da prim izlenmesinin ciddi anlamda devam edeceğini söyledi.
Şakir Ercan Gül, TMSF bünyesindeki Sigorta Risk İzleme Dairesinin primleri topladığını ve piyasada değerlendirdiğini anlatarak, ''7,5 milyar liralık bir fon yönetiyoruz. Tahsilatın dışında 7,5 milyar liralık paramız var. Her yıl 300 milyon dolar buna ilave oluyor. Dolayısıyla bu manada da Türkiye'nin en büyük fonlarından bir tanesiyiz. Her hafta aşağıda ihale yapıyoruz. Hangi banka ne kadar fazla faiz veriyorsa, bir taraftan bankacılık sistemine, bir taraftan Hazine bonosu ve tahvil sistemine paraları yatırıyoruz. Dışardaki fon yöneticileri ne düşünüyorsa biz de onu düşünüyoruz ve fazla riskli olmamasına dikkat ediyoruz. Mesela hisse senetlerine yatırmıyoruz'' diye konuştu.
ALACAKLI OLDUĞU GRUPLAR
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Şakir Ercan Gül, Saba Fakes davasının Türkiye lehine sonuçlanmasının Libananco davasına dolaylı etkisi olacağını belirterek, ''Bu karardan esinlenerek ICSID yargılamasında Libananco olayını değerlendirdiğimizde, Türkiye Cumhuriyeti'nin eline ilgili hakim ortağın birtakım uluslararası kişileri kullanarak çevirdiği dolaplar konusunda çok önemli koz geçmiştir'' dedi.
Gül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TMSF'nin genel olarak başarılı bir süreç geçirdiğini, başarısız değerlendirilebilecek durumların da olduğunu, bunun yargısal nedenleri olduğu gibi zamanında varlıklara vaziyet edilememesi gibi nedeni bulunduğunu da söyledi.
TMSF'nin Uzan Grubu, Çukurova Grubu ve Yaşar Grubunda başarılı olduğunu ifade eden Gül, kendi başkanlığı döneminde ikinci kez Garipoğlu Grubu ile protokol yapıldığını, bu dosyanın kapanmak üzere olduğunu ve bir iki ay içinde sonuçlandırılabileceğini bildirdi.
Balkaner Grubu ile de başkanlığı döneminde protokol yapıldığını anımsatan Gül, şöyle devam etti:
''Onu da takip ediyoruz. İlgili hakkında mahkumiyet kararı çıktı. Bu bizi biraz zora soktu. Yargıtay'da ceza davası, ilgili hakkında onandı. Dolayısıyla vekilleriyle yürütmeye çalışıyoruz. Süreç biraz zora girmekle birlikte henüz temerrüt hali yok. Önümüzde bir süre var. O süreyi değerlendirerek alacak tahsilini realize etmek istiyoruz.
Başarısız olunan protokoller Aksoy protokolü, Bank Express hakim ortağı Korkmaz Yiğit protokolü... Bunun dışında protokol yapma imkanı olmayan Demirel Grubu var. Orada da Şevket Demirel Holding bağlantısıyla ilgili iddialarımızı Danıştay uygun görmedi. Uygun görmeyince orada geri çekilmek durumunda kaldık. Korkmaz Yiğit konusunda da hukuki olarak hak iddia edebileceğimiz bir iki tane gayrimenkul vardı. Fakat onlarda da yargı bizi haksız buldu. Bunların dışında şu an finansal yeniden yapılanma anlaşması bir şekilde güç bela yürümeye çalışan Ceylan protokolü, Bayındır protokolü var. Bunlarda da tahsil kabiliyeti çok zayıf. Biz bu kişilerle ilgili yurt içinde veya yurt dışında herhangi bir varlık bulursak, o varlığın üzerine gitme irademiz var. Bu kişilerin borçları devam ettiği sürece TMSF ile ilişkilerini kesemeyecekler.''
Uzan Grubunun dosyasını kapanmamasına rağmen başarılı gördüğünü belirten Gül, ''Bunun en önemli nedeni şu; 2003 senesinde bankaya vaziyet edildi. Çok kısa bir süre sonra şirketlerine vaziyet edildi. Diğerlerinde 1997, 1998, 2000 gibi çok önceki dönemlerde vaziyet edilmiş olmaları, TMSF'nin yeni yetkilerle birlikte vaziyetinin 2004 sonrasında olması nedeniyle bir buharlaşma oldu'' dedi.
-SABA FAKES'İN REDDEDİLEN DAVASI-
Ürdün asıllı Hollanda vatandaşı Saba Fakes'in Telsim'in Vodafone satışı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Merkezi (ICSID) nezdinde Türkiye aleyhine açtığı davanın Türkiye lehine sonuçlandığını hatırlatan Gül, ''Hatta bu davanın Türkiye Cumhuriyeti lehine sonuçlanmasının Libananco davasına dolaylı etkisi vardır. Dolayısıyla bu karardan esinlenerek ICSID yargılamasında Libananco olayını değerlendirdiğimizde Türkiye Cumhuriyeti'nin eline ilgili hakim ortağın birtakım uluslararası kişileri kullanarak çevirdiği dolaplar konusunda çok önemli koz geçmiştir. Davayla alakalı şunu söylemiştim; 'dünya hukuk sistemi çıldırmadıysa bu davayı biz kazanırız.' Çok şükür dünya hukuk sistemi çıldırmamış. Dünya adalet sistemi TMSF'yi haklı buldu'' şeklinde değerlendirme yaptı.
Bu süreçte ilgili kişinin itiraz hakkı bulunduğunu, fakat ICSID'in Türkiye'ye 1,5 milyon dolar civarındaki mahkeme masrafını ödemesi şartıyla itirazı dinleyeceğini belirttiğini kaydeden TMSF Başkanı Gül, 120 günlük sürenin dolmadığını ve şu ana kadar kendisine itiraz edildiğine dair bir bilgi gelmediğini söyledi.
ICSID'e dava açıldığında ''19 milyar dolar civarında bir dava nasıl açılıyor? Bunu nasıl kabul ediyorlar?'' diye serzenişte bulunduğunu anlatan Gül, ''Dolayısıyla bir ölçü olması lazım, bir varlığın değeriyle ilişkilendirilmesi lazım. Biz Telsim'i 4,5 milyar dolara sattığımızda, iddia ediyorum Telsim'i ne geçmişte öyle bir fiyata satabilirdik, ne de bundan sonra o çapta bir GSM operatörünü o fiyata satabiliriz. Edebilecek en yüksek fiyattı. Ama bizim ihale prosedürümüz de çok etkili oldu. Biz orada rakipleri, dünya alıcılarını birbirine vurdurduk ve sadece mali yeterlilik koyduk, teknik yeterlilik koymadık. '500 milyon dolar parası olan herkes girer' dedik. O etkili oldu'' diye konuştu.
-''TAHSİLAT, TAHSİL KABİLİYETİ MÜMKÜNKEN YAPILAMADI''-
Şakir Ercan Gül, TMSF Başkanı olarak Uzan ailesinin fertlerinden herhangi biriyle görüşmediğini, ciddi tahsilatlardan birini Uzan Grubundan yapsalar da yaptıkları tahsilatın büyük ölçüde vergi alacaklarına gittiğini, tahsilatların TMSF'nin alacağına mahsup edilmediğini belirterek, ''Biz aldık maliyeye yatırdık. Böyle olunca bizim hesap açıkta kaldı. Bu açığı kapatacak bir malvarlığı da yok. Protokol yapmanın zorluğu da burada. Uzan Grubundan yaklaşık 6-7 milyar dolar civarında bir alacağımız var. Bunlar temerrüt faizi tutarları. Oturup konuşulduğunda bu miktar daha aşağı bir noktaya gelebilir'' dedi.
TMSF olarak gerçekleşebilir hedefler ortaya koyduklarını ifade eden Gül, ''Bazen Sayıştay Hazine'yi eleştiriyor; 'TMSF'den olan alacaklarınızı alma noktasında çok etkili değilsiniz.' Biz de diyoruz ki TMSF'yi, Türkiye'nin yakın tarihini iyi bilselerdi bu lafı söylemezlerdi. Türkiye'nin yakın tarihi, hele hele 1990'lı yıllar, 2001 sonrası, biz buraya gelinceye kadarki dönem... Yaklaşık 20 küsur civarındaki banka TMSF'ye intikal etti. Varlıkların tahsil kabiliyeti mümkünken tahsilatlar yapılamadı, gerçekleştirilemedi. Bunun çeşitli nedenleri var. Bunu sadece yönetsel anlayışla ilişkilendirmek doğru olmaz'' diye konuştu.
Şakir Ercan Gül, siyasal ve ekonomik istikrarın faydalarını kurum olarak gördüklerini, bu unsurların TMSF'ye ciddi sinerji yarattığını, varlıkların fiyatları yükselince satışların da başarılı olduğunu ve ekonomik değerlerin daha iyi paraya gittiğini sözlerine ekledi.