DENİZE, deniz kültürüne uzak insanlar, marinaları sadece zenginlerin teknelerini bağladıkları yerler olarak görürler. Oysa bu tesisler deniz kültürünü paylaşan insanların bir arada bulundukları, ortak tutkuları denizi her yönüyle yaşadıkları, farklı ve önemli yaşam alanlarıdır. Buralarda denizciler arasında mükemmel dostluklar oluşur. Bilgi alışverişinde bulunulur, keyifli etkinlikler paylaşılır. Bir örnek vereyim. Pek çok yabancı yatçı kışı, ülkemizdeki marinalarda geçiriyor. Marmaris'teki Yacht Marina da bunların en önde gelenlerinden biri. Hatta bir numarası. Burada kışlayan çeşitli ülkelere mensup yüzlerce denizci, sanki aynı ülkenin insanlarıymış gibi kaynaşıyor, dost oluyor. Onları her yıl İstanbul Boat Show'da ilgiyle izliyorum. Çünkü marina yönetimi burada kışlayan yatçıları özel otobüslerle İstanbul Boat Show'a getiriyor. Denizciler bu seyahatte sadece kokteyllerle, özel konserlerle ağırlandıkları fuarı görmüyor, İstanbul'u, Boğaz'ı geziyor, Türkiye'nin bambaşka yüzünü de inceleme fırsatını elde ediyorlar. Geriye nasıl mutlu döndüklerini, sonra diğer yatçılara ülkemiz ve kaldıkları marina ile ilgili neler anlattıklarını düşünmek için kâhin olmaya gerek yok... Bir başka örnek vereyim; Pek çok kişi, Bodrum Turgutreis D- Marin yapılırken yaşanan sıkıntıları hatırlamaz. Ben bile konu ile ilgili kaç kişiyle tartıştığımı, "istemezük"çülere marinanın sağlayacağı yararları anlatmaktan dilimde nasıl tüy bittiğini unutmaya başladım. Birileri başka örneklerinde olduğu gibi bu marinanın da yapılmasını engellemek için büyük çaba sarf etti. En büyük dayanakları da yerleşim merkezinde olduğu için, bu marinanın Turgutreis'in yaşamını bitireceği idi. Çok şükür sonunda bu marina tamamlandı ve yöreye resmen çağ atlattı. Bağlama dışında gemi iskelesi, çarşısı, bakım alanları ile ekonomik bir canlılığı bu beldeye taşıdı. Ayrıca her geçen gün de toplumumuza faydalı önemli yeniliklere imza atmaya devam ediyor. Marinaların sadece tekne bağlanan yer olmadığının en önemli göstergelerinden biri şu günlerde Turgutreis'te yaşanıyor. 30 Ağustas'ta başlayan D-Marin Turgutreis 3. Uluslararası Klasik Müzik Festivali bu akşam verilecek konserlerle tamamlanıyor. Eğer Bodrum civarındaysanız ve de gidemediyseniz hiç değilse bugünkü konserleri kaçırmayın derim. Çünkü "Bizim gibi iş mahkûmu olmayan" bazı şanslı kişiler üç gündür Türkiye'nin en güzel günbatımı izlenebilecek yeri olan Turgutreis'te güneşi müzikle uğurlayıp, geceyi yine müzikle kapatıyorlar. Bugün Günbatımı Konseri'nde Alexander Melnikov piyano ve Jan Eric Gustafsson viyolonsel çalacak. Akşam konserinde ise Rengim Gökmen yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Mirjam Tschopp ve ünlü piyanistimiz Gülsin Onay var.
SULANDIRILMAMIŞ BİR FESTİVAL
Bu yıl Bilkent Senfoni Orkestrası'nın, Büyük Moskova Klasik Bale Topluluğu'nun, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası'nın, Emil Tabakov ve Gürer Aykal gibi şeflerin yanı sıra pek çok yerli yabancı önemli solistin katıldığı bu festivalin en önemli özelliklerinden biri de sulandırılmamış tam bir klasik müzik etkinliği olması. Başarısının en büyük göstergesi ise sadece üç yıl gibi kısa bir sürede dinleyici sayısının katlanarak artmasının dışında, yurtiçi ve dışındaki sanat camiasında itibar kazanması. Başta festivalin fikir babası Aytaç Yalman paşamızı, Doğuş Grubu'nu, D- Marin Genel Müdürü Ali Bezirgan ve emeği geçen herkesi tüm kalbimle kutluyorum. Teşekkürlerim bu konserler sayesinde "Marinalar sadece tekne bağlama yerleri değildir" sözlerini net bir şekilde ispatladıkları için değil, ticari işletmelerin toplumun sosyal yaşamına istenirse nasıl katkıda bulunabildiklerini gösterdikleri için de...