Bağırmakla iyi şarkı söylemeyi karıştırıyorlar. Bunu Muazezz'e de söyledim. Ama bana "Ablacım, zaman böyle istiyor", dediler. Bir magazin yazarı tanıdığım da bana "Yalan yazmasak, satamayız," demişti. Hepsi aynı şey". Senar kitabın bir yerinde şöyledemiş: "Üç türlü ses vardır: Kalbi ses, kafa sesi, göğüs sesi. İbrahim (Tatlıses) ve ben kalbi sesle okuruz.. Yani? "Karın ya da kafa sesi, bağırmaktır. Kafadan bağırıyorlar. Gırtlak, bağırmak musiki değil ki... Musiki kalpten çıkmalı,Hissedilmeli. Mesela Adnan (Şenses) de avazı çıktığı kadar bağırıyor. O canım sesini mahvediyor". Ama Bülent Ersoy meselesi burada kapanmıyor. Müzeyyen hanım anlaşılan bu konuda dertli, üzüntülü. Teybi kapatma koşuluyla bana Bodrum'da bir kulüpte Ersoy'la arasında geçenleri ayrıntısıyla anlatıyor. Anladığım şu ki, ona gerçekten kırılmış. Ama kin tutmuyor ve onu yine de dost sayıyor. Daha 1970'li yıllarda jübile yapıp çekilmeyi düşünmedi mi? "1983'te çekildim, sonra Fahrettin Arslan'ın isteğiyle, 70. Yıl konserleri yaptık. Ama ben yine devam ettim". Ama artık konser faslının bittiğini söylüyor. Fatih Akın'ın İstanbul Hatırası filmi için dört şarkı söylemiş. Ama stüdyo kaydı. Önümüzdeki aylarda da bir-iki sermaye grubunun özel gecelerine çıkacak. Söylediğinin tersine, o şarkı söylemeyi hiç bırakamayacak!... Nerdeyse bütün dünyayı gezdi. Paris'te Lido'ta söyledi, Londra'da konser verdi, Amerika'ya defalarca gitti, Avusturalya'ya gitti. Onu hangi ülke en çok heyecanlandırdı? Beklemediğim bir yanıt veriyor, Los Angeles diyor. Niye? "Ordaki konserlere burdan gitmiş Ermeniler ve Türkler geliyordu. Ne ağlıyorlardı, bilseniz... Ne hüzünleniyor, ne alkışlıyorlardı. İnanılmaz bir şeydi". Seyahat defterini son bir yolculukla kapatmayı kuruyor: Kenya'da safariye çıkmak!... Kızı Feraye'nin adı, onun yıllarca okuduğu ve aslı Feragi olan bir türküden geliyor. Onun bulup meşhur ettiği anonim bir parça. Bizi ağırlayan oğlu Ömer ve eşiyle tanışıyoruz. Elbette torunları, hatta torunlarının çocukları bile var. En büyüğü 14 yaşında olan... Böylece Işıl ailesi dört kuşak bir arada bir büyük aile... Biraz sabırla beş kuşak bile olabilir!... Tek şikâyeti, torunların ve torun çocuklarının onu yeterince aramaması!...