Kasım ayı biz yurt dışı muhabirleri açısından "sönük" geçti. Sönük derken, her şey ama bizler için her şey 17 Aralık gününe kitlenmiş olduğundan elle tutulur bir haber yakalayamadık. Çünkü 17 Aralık'ta "AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi verip vermeyeceğine", "verirse ne zaman vereceğine", "vermezse niçin vermeyeceğine", "hangi AB ülkeleri karşı çıkıyor", "niçin karşı çıkıyor", "destek veren ülkeler niçin destek veriyor'' gibi yanıtı kesin olmayan sorular etrafında dolaşan bin bir türlü senaryoyu okumaya, anlamaya, haberini yapmaya çalıştık durduk. Sonuç olarak yine sıfır noktasına geldik.
AB İKİLEM İÇİNDE
Yani, aranızda 17 Aralık'ta AB'nin Türkiye'nin müzakere tarihiyle ilgili olarak nasıl bir karar vereceğini merak edenlere, 17'sinden önce sağlıklı ve kesin bir bilgi verebileceğimizi sanmıyorum. AB ülkeleri öyle bir ikilem içindeler ki kimi ülkelerin başbakanları Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesinden yana olduğunu açıklamasına karşın kendi ülkesindeki muhalefet ve kamuoyu baskısını gerekçe göstererek son anda "çark" edebileceğinin işaretlerini veriyor. Kimisi 17 Aralık gününe kadar "kartlarını" açmayacağını kimisi de "her şey Türkiye'nin elinde" olduğunu hissettiriyor. Brüksel'deki teknokratlar ise 6 Ekim'de yayınladıkları Türkiye raporundan başka hiçbir şey bilmediklerini bilemeyeceklerini ve haklı olarak her şeyin AB liderlerinin alacağı siyasi karara bağlı olduğunu belirtiyorlar. Yani tam bir muamma. Durum böyle sisliyken, her yıl Selanik'te düzenlenen Uluslararası Film Festivali'nden aldığım bir davet üzerine otomobille Selanik'e gittim geçen hafta. Orada aralarında birkaç adet Türk yapımı filmi de seyredecek sonra yine otomobille, Selanik'ten İstanbul'a gelecektim. İstanbul'a gelme amacım ise AB'nin depremzedeler için hazırladığı bir yardım programıyla ilgiliydi. Ancak kar fırtınası, kara kış koşulları derken, Selanik'te doğru dürüst beş film seyredemeden kara yolundan gerisin geriye Atina'ya döndüm ve ilk uçakla İstanbul'a uçmak için yer ayırttım. Programa göre pazartesi günü Yalova'ya gidilecek ve orada depremzedeler için düzenlenecek psikolojik destek, teknik yardım ve bilumum Avrupa yardımı ile ilgili seminerleri izleyerek notlar alacağız. Hemen ardından haftaya pazartesi günü Moskova yolculuğu var. Moskova'yı resmen ziyaret edecek Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'i görebilmek ve 17 Aralık öncesinde "ağzından bir şeyler koparabilmek" için bu kara kış günlerinde Moskovalar'a kadar gitmek varmış. Olayları "cereyan etmeden" önce tahmin edebilmek ya da sağlıklı bilgiler toplamak için davet edilen yerlere bazen isteyerek bazen istemeye istemeye giderek, konuşarak, tartışarak gazetecilik yapıyoruz. "Gazetecilerin özel hayatı yoktur" derler ki bu doğrudur.Tam bir sinemaya gidecekken aniden gelen bir telefonla sinema salonu yerine kendinizi havaalanının bekleme salonunda bulabilirsiniz. Ama olsun.. Bu mesleği sevmezsem yapamazsın zaten. Şu anda bizim gibiler için önemli olan 17 Aralık zirvesinde ne olacağını şimdiden öğrenmek ve haberi patlatmak. Peki 18 Aralık'ta ne olacak? Bunu soran yok. Çünkü kimse ilgilenmez. Görevimiz icabı, karşımıza yeni yeni 17 Aralık'lar çıkmasını bekleriz. Özel hayatımız olamadığı için de aslında hiçbir baltaya sap olamayacağımızı da biliriz ama söyleyemeyiz. Bu nedenle kimseye önceden söz veremeyiz. Versek de her zaman sözümüzün eri olamayacağımızı kimseye anlatamayız.