Dikkat ediyor musunuz, marketlerin içki reyonlarında raflar bir süredir sessiz sedasız yabancı şaraplarla dolmaya başladı. Şişeleri şık, etiketleri içerideki şarap hakkında çok şey vadeden, çoğunlukla fiyatları da oldukça makul şaraplar bunlar. Gerçi içlerinden bazılarının piyasaya çıkışı o denli mütevazı koşullarda olmadı. Çeşitli ülkelerin diplomatik misyonlarında onların tanıtımı için görkemli davetlerin verildiğini de gördük. Ama bu davetlerin medyaya yansıması şarapların özellikleri ve kalitelerinden çok, davete katılan ünlülerle ilgili dedikodular şeklinde gerçekleşti ve şaraplar arada kaynadı. Dolayısıyla tanıtım bütçelerinin önemli bölümünü bu şarapların ilk tanıtım davetine harcayan ithalatçı firmaların elinde, ürünlerinin gerçek tanıtımını yapacak bütçe kalmadı ve sonuçta gerçekten de şaraplar sessiz sedasız raflardaki bekleyişlerine başladılar. Doğrusu şarap meraklılarının şarap reyonlarına hücum edip piyasaya yeni çıkan şarapları kapış kapış satın almamalarının makul nedenleri var. Çok değil, bundan birkaç yıl öncesine kadar yabancı şaraplar yolcuların yurtdışından ya da havalimanı gümrüksüz satış mağazalarından alıp getirdikleri çok özel içkilerdi. Bu arada turistik tesisler için yabancı şarap kapısı hafifçe aralandı ve ithalatçılar sadece turistik tesislerde satmak üzere, belli bir miktarın altında olmamak üzere şarap ithal etme olanağına kavuştular. Ancak buradaki püf noktası "belli bir miktarın altında olmama" koşulunda yatıyordu. Turistik tesislerin bu miktarlarda şarap satmalarına olanak yoktu. İthal şarap stokları birikti, şaraplar ihtiyarladı, kimileri göçtü. Şarap ithalatı serbest bırakılınca, yeni şaraplardan önce, yıllardır beklemekte olan şaraplar piyasaya sürüldü. Bunlar eski tüketici trendlerine göre getirildiği için genellikle pek de ucuz olmayan şaraplardı. Şarap meraklıları epey yüklü paralar ödeyerek bunları satın aldılar ve çoğu kez hayal kırıklığına uğradılar. Yabancı şarap hevesi hüsranla sonuçlandı. Tüketici ilgisini, etiketinden anladığı, daha önceden tanıdığı, hakkında eşinden dostundan bilgi alabileceği ve yabancılara göre daha uygun fiyatlı olan yerli şaraplara yoğunlaştırdı.
DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN
Aylar geçtikçe eski ithal şarap stokları da ağır ağır tükendi, ithalatçılar da yeni şaraplar getirmek için kolları sıvadılar. Bu sefer geçmişin olumsuz deneyimlerinden dersler alınmıştı. Fiyatları düşük, olabildiğince kaliteli şaraplar seçilip ithal edilmeye başlandı. Şimdi de bir başka tehlike belirdi. Çok fazla çeşit şarap rafları doldurunca, yabancı şaraplar konusunda bilgisi olmayan ve daha önceleri de bir ya da birkaç kez hayal kırıklığına uğramış tüketiciler tercih yapmakta zorlanmaya, en iyisi tümüyle yabancı şaraplardan uzak durmaya başladılar. Aslında yeni kuşak ithal şaraplar, şarapseverler tarafından mutlaka denenmeli. Zira bunların önemli bölümü, aynı fiyat grubundaki Türk şaraplarıyla boy ölçüşebilen, hatta onları geride bırakan şaraplar. Kuşkusuz hiçbiri başyapıt değil. Bordo'nun yüzlerce dolarlık şaraplarının, hatta ülkemizin en üst düzey şaraplarının kalitesini arayanlar bunlarda kolay kolay bulamayacaklar. Ama yeni yabancıların hepsi düzgün, aromatik, temiz işlenmiş ve en önemlisi önemli bölümü 12- 24 YTL fiyatlara market raflarına giren şaraplar. İstanbul'un belli başlı restoranları şarapseverlerden önce keşfetti bu yeni şarapları. Bugün artık ithaller, şarap menülerinde, yerli şarapların en pahalılarının bitiminden sonra başlayıp astronomik fiyatlara tırmanmıyor. Fiyat esasına göre hazırlanan şarap menülerinde yabancılar orta sıralarda yer alıyor, bazı kaliteli yerli şaraplarımız yabancılardan daha da pahalıya açılıyor. Bu da o güne dek marketten şarap almakta tereddüt eden tüketicileri hiç değilse bir kez olsun denemek için cesaretlendiriyor. Memnun kalanlar tadıp beğendikleri şaraplardan evlerine de almaya başlıyorlar. Son zamanlarda yıllandırılmış şarapların erdemlerini göklere çıkaran birçok yazı yayınlandı basında. Müzayedelerde astronomik fiyatlara satılan eski şaraplardan da söz edildi. Kuşkusuz yeni ithal şaraplar bu kategoriye girmiyor. Çocuğunun doğum yılında yapılmış bir şarabı alıp, onu evlendirdiğinde açmayı planlayanlara göre değil bunlar. Hemen, mümkün olduğunca bir yıl içinde tüketilmesi gereken şaraplardan. Dünyanın öbür ucundan, Şili'den getirilen şarapların bu denli ciddi nakliye giderlerine rağmen 20 YTL civarında satılabilmesi ve bu fiyatının hakkını veren kaliteye sahip olması gerçekten etkileyici. Beyazlarda El Emprador Sauvignon Blanc, kırmızılarda Sunrise etiketini taşıyan Shiraz 2002 ve Cabernet Sauvignon 2003, bunlar dışında bir başka Şili şarabı, El Emprador Merlot bunlar arasında. Güney yarıküreden hemen yanıbaşımıza, Bulgaristan ve Romanya'ya gelecek olursak, bu komşu Balkan ülkelerinin de makul fiyatlı oldukça kaliteli şaraplarını market raflarında buluyoruz. Bulgaristan'ın Avrupa'da en çok tanınan markası Domaine Boyar, çeşitli beyaz ve kırmızı şaraplarıyla temsil ediliyor. Bunların beyazları temiz, ferahlatıcı ve çiçeksi kokulu, kırmızılar ise meyvemsi, aynı zamanda baharlı ve dolgun içimli. Bulgaristan'ın bir başka makul fiyatlı şarabı ise Chateau de Soleil etiketini taşıyor. Chardonnay, Muscat ve bunların dışında çeşitli yerel üzümlerinden yapılmış beyaz şaraplarının yanı sıra Cabernet ve Merlot gibi kırmızı üzüm şarapları da var. Romanya'nın Byzantium etiketli Chardonnay ve Cabernet Sauvignon'ları da fiyatının hakkını veren şaraplar. Yeni ithal şaraplar arasında İtalyanlar önemli yer tutuyor. Türk şarapseverler bugüne dek özellikle kuzey İtalya şaraplarının gölgesinde kalmış Sicilya şaraplarını yeni yeni keşfetme olanağını buluyor. Bunlar arasında bölgenin en önemli siyah üzümü olan Nero d'Avola'dan yapılmış Mezzo Giorno etiketli bir kırmızı şarabın yanı sıra, ve aynı firmanın yüzde 70 yerel Insolia, yüzde 30 da Chardonnay üzümlerinden yapılmış bir de beyaz şarabı var. Yine canlı ve diri bir beyaz Sicilyalı, Catarrato Chardonnay 2002.. Sicilya'dan Tere del Sole Sangiovese etiketli meyvemsi aromalı şarapları da kayda değer. Toskana bölgesinin Melini Sangiovese di Toscana, Veneto bölgesinin Santepietre Merlot 2002, Bardolino Classico 2002 kırmızı şarapları ile Bianco di Custoza 2002 beyaz şarabı da tadılmasında yarar olan şaraplar. İthal İtalyanlar arasında Zonin firmasının Gambellara 2002 ve Montepulciano d'Abruzzo kırmızıları da övgüye değer. Son zamanlarda ülkemize giren şaraplar arasında Fransa kökenliler de önemli bir yer tutuyor. Alt fiyat kategorisinde Jean Bronnat firmasının Beaujolais Villages, Les Oreades Rouge ve Cotes du Rhone şarapları, meyvemsi hafif ve yumuşak şaraplar. Bordo bölgesinin C. Sauvignon-Merlot harmanı J. P. Chenet şarapları da dikkati çekenler arasında. Kuşkusuz bütün ithal şaraplar kaliteli değil. Bunların bir bölümü de burada sözü edilen fiyat kategorisinin çok üzerine çıkıyor. Ancak dikkatli bir raf incelemesiyle uygun fiyatlı iyi şaraplar bulmak mümkün. Ah, bir de şarap reyonlarında sapla samanı birbirinden ayırmaya yardımcı olacak görevliler bulunsa, hem ithalatçıların hem de biz tüketicilerin işi çok daha kolaylaşacak.