Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

Dicle ile Mardin'in kardeşliği

Ben, Mardin kenti. Adım, nice söylencenin adı olmuştur. Birini anlatmak isterim. Babam, Dicle'nin elinin değdiği yerlerin hükümdarı idi. Safran ve baharat, ipek ve bakır kervanları onun ülkesinden geçerek ölümün ve hayatın sırrını aramaya çıkardı. Yeryüzü cennetinin sevgileri, sevinçleri babamın hükmündeki topraklarda vermişti ilk filizlerini... Yeraltı cehenneminin kederleri ve hüzünleri geniş sağrılı atlarla aşmışlardı karanlığın ovasını... Böylesi yiğit bir kralın bir tanesi, gönül neşvesi oğlu idim ben. Gün dağları aştı, sular ayın ışığıyla karardı ve her fani gibi ben de hastalandım bir gün. Babam, ülkenin en ünlü hekimlerine çağrı çıkardı. Hiçbir hekim derdime derman, yarama merhem bulamadı. Babamın, Mezopotamya Ovası genişliğindeki kalbi, benim kelebek kanadı hükmündeki acılarıma dayanamamıştı. Ve bedenimin acısını, kalbimin feryadını duymamak için, şimdi adımı taşıyan şanlı kalenin duldasında hayatın ölümsüz iksirini yudumlayan bir düzlüğe bıraktı hasta bedenim ile yaralı yüreğimi... Kaç yıl, kaç ay, kaç gün ve gece o düzlükte acılarıma merhem çaldığımı hatırlamıyorum. Hatırladığım, ecelin yağlı ilmiği tam boynuma geçmek üzereyken binbir eza ve cefa ile sürünerek bir ırmak kıyısına ulaştığım. Ve bir salkım söğütün gölgesinde uykuya daldığım. Tanyeri uyanmadan yaralı bedenim dinçliğin sırrına ermiş, kalbim kederini ırmağın serin sularına salmıştı. İçimin ateşini sularla söndürdüm. Salkım söğütün serinliği mi, yoksa suların tazeliği mi derdime deva olmuştu. Bilmiyorum. Bildiğim, kısa bir sürede iyileştiğim. Artık, sevdayla sevinçle yurduma dönebilirdim. Babamın hüznünü ve kederini bir sonsuz neşeye çevirebilirdim. Ve anayurduma döndüm. Babam gerçekten de sevinçlere boğuldu ve dönüşümün hatırasına derdimin dermanını bulduğum o yerde, dinlerin ve mezheplerin anayurdu bir kent kurdu. Adımı da bu kentin adıyla onurlandırdı: Mardin...


***

Yukarıdaki satırlar 1988'de yayımlanan Taşın ve İnancın Şiiri: Mardin kitabımdan. Mardin'in hikâyesi içinin ateşini Dicle'nin serin sularında söndüren bir gencin de hikâyesidir. Bu ateşin içinde şimdi 44 Bilge köylü insanın bedeni kavrulmuştur. Şiirin son iki dizesi ise, yani "Şair, sen kiminle konuşursun / Mardin yoldaşın değilse?" Mardin'de, bir Atatürk büstünün bulunduğu meydanda yer almakta... Ben efsanelere inanırım. Bu nedenle şimdi Mardin'e yoldaş olma zamanıdır. Hem kardeş hem de arkadaş olma zamanıdır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA