Sabahattin Ali, hikâyelerini topladığı Yeni Dünya kitabında, Kaz Dağları'nda geçen hazin bir aşkın efsanesini 'Hasanboğuldu' adı altında anlatır. Hasan, bahçesinde ürettiklerini Zeytinli pazarında satan bir delikanlıdır. Bir gün pazara dağ köylerinden yörük kızı Emine gelir. İki genç bir süre sonra birbirlerine âşık olurlar. Ancak yaşam koşullarına uyum sağlayamaması nedeniyle dağ köylerinden ovada oturanlara kız verilmez. Hasan ise sevgisi ve sevdası uğruna her koşulu yerine getirmeye hazırdır. Emine, Hasan'a "Benimle evlenmek istiyorsan 40 okkalık tuz çuvalını sırtına alıp şu dağın üzerinden geçirmelisin," der. Hasan, tuz çuvalını yüklenir, ama bir süre sonra sırtında derin yaralar çıkmaya başlar. Umudunun tükendiği bir anda bedenini ırmağa atıverir. Emine, daha sonra gölette Hasan'ın yemenisini bulacak ve kendisini bir ağaca asarak hayatına son verecektir. İki sevgilinin hayatının sona erdiği bu yöreye de 'Hasanboğuldu' denilecektir. Bu olay, türkülere de konu olur: "Uzaklardan sesin aldım / Çevreni derede buldum / Nereye gittiğim bildim / Hasan'ın arkandan geldim" İki sevdalının sevgilerinin ölümsüzleştiği bu yerin bir adı da Sutüven'dir, ki Edremitli şair Mustafa Seyit Sutüven, soyadını da taşıyan Sutüven ile edebiyatımızın özgün bir şiirine imzasını atacaktır: "Bir kayadan duman duman / On yedi metre atlayan / Dağ kokusuyla yüklü su" Geçenlerde yolum Sutüven'e, yöredeki adıyla Hasanboğuldu'ya düştü. TC Çevre ve Orman Bakanlığı Hasanboğuldu'yu özelleştirme kapsamında 'Prestij'li bir firmaya devretmiş... 2 YTL ücret ödenerek girilen 'milli park'ta görevlilerin ilk uyarısı, "Çamaşır yıkamayın ve ateş yakmayın"... Ama kısa bir süre sonra anlaşılıyor ki, çamaşır yıkamaya gerek yok, aslında bütün 'park'ı dezenfekte etmek gerekiyor. Tuvaletler, sözcüğün tam anlamıyla kir içinde. Çay bahçesi mi, restoran mı belli olmayan mekânın ön tarafında bulunan 'kasap' dükkânı, vitriniyle gerçekten insanda iştah filan bırakmıyor. Kahve önünde satılan yörenin zeytinleri, balları toza toprağa bulanmış durumda. İçeceğiniz bir bardak çayın yanında bir poğaça, iki kuru kurabiye ise hak getire... Mönüde neler var diye sorduğunuzda, aldığınız yanıt: "Yazıları silindiği için mönü okunmuyor." Bu nedenle bakmanıza da gerek 'yok"! Asıl önemlisi, Zeytinli'den Hasanboğuldu'ya çıkarken yol gösterici bir tabela ya da işaret de görmek mümkün değil... Yol boyunca tek işaret, Beyoba köyünün girişinde, bir elektrik direğine koli kartonu üzerine yazılmış "Hasan- Bo" yazısı... Özellikle temmuz-ağustos ayları Kaz Dağları'nda turizm sezonunun en yoğun olduğu günler. Bu yerleri denetlemek hiç mi bir yetkilinin aklına gelmiyor? Hasanboğuldu görevlilerinin yakalarındaki 'Prestij' yazıları yerine bu olağanüstü güzellikteki milli parkın, üstelik aynı yörenin insanı olarak efsanesini yazan Sabahattin Ali'nin, şiiri ile ölümsüzleştiren Mustafa Seyit Sutüven'in adlarını görmek isterdim. Hem bu yöre, hem burayı işletenler için bu bir prestij olmaz mıydı? Ama zaten Sabahattin Ali ve Mustafa Seyit Sutüven'in farkında olunsa bütün bu çirkinliklere, bu olumsuzluklara kim izin verebilirdi? Sorun da burada...