Herodot, uzun ve uzak yolculuklarda edindiği bilgi ve gözlemlere dayanan yazılarıyla dünyanın ilk tarihçisi olmanın yanı sıra, ilk yolculuk yazarıdır da... Lionel Casson, Antik Çağda Seyahat (MB Yayınevi) kitabında, Herodot'un yolculuklarının güzergâhını şöyle çıkarıyor: "Tüm Yunanistan'ı ve Ege adalarını dolaştı; Kuzey Afrika'daki Cyrene'de en az bir kez bulundu. Batıda, güney İtalya'yı ve Sicilya'yı iyi biliyordu. Yolculuklarından birinde, Küçük Asya'nın batı sahilindeki Ephesus'tan Sardis'e, oradan da Pers Kraliyet Yolu üzerindeki bazı bölgelere gitmişti. Karadeniz'in büyük bölümünü dolaşmış, Odessa bölgesindeki Yunan yerleşimlerini gezme fırsatı bulmuş, medeniyetin sınırları dışında yaşayan İskitler ve diğer yerli kabileleri araştırmıştı." Casson, daha sonra MÖ 3. yüzyıl civarında, muhtemelen İskenderiye'de yaşamış, adı bilinmeyen bir gezginden söz ediyor. Bu gezginin özelliği o tarihte dünyanın yedi harikasının listesini çıkarması... Üstelik hepsi de doğanın değil, insanın eseridir ve çoğu oldukça eskidir. Neler mi bu yedi harika? Piramitler; Babil'in Asma Bahçeleri; Olimpiya'daki Zeus heykeli; Efes'teki Artemis Tapınağı, Mosoleum, Rodos Heykeli ve İskenderiye Feneri... Görüldüğü gibi, bunlardan yalnızca ikisi, Rodos Heykeli ile İskenderiye Feneri, listeyi yapan kişinin dönemine ait modern yapılardır. Bütün bunlardan çıkan sonuç ise şu: Antik dönem turisti, Yunanistan'daki harika eserleri, Roma'nın görkemini, ortaçağın eski kiliselerini vb. görmek için yolculuk eden günümüz gezginlerinden farklı değildir. Fotoğraf sanatçısı Servet Somuncuoğlu da A-Z Yapı'nın yayımladığı Sibirya'dan Anadolu'ya Taştaki Türkler başlıklı albüm çalışmasında, Herodot misali uzun ve uzak yolcuklara çıkarak taşlarda hayat bulan yazıların ve resimlerin izini sürüyor. Mesela Eskişehir'in Seyitgazi Kümbet köyündeki bir duvarda yer alan yazılar ve resimler kaç yaşındadır? Yazı ve resimleri fotoğraflarla gösterdikten sonra yanıtını şöyle veriyor Somuncuoğlu: "Kümbet köyünde kaya resmi, mezar, mezar taşlarındaki resimler ve İslam'ın kabulünden sonra gelişen 'kurgan'ın yerine alan 'kümbet'in duvarlarında yer alan dağ keçileri, geyikler, süvari ve koça binen çocuk figürleri Orta Asya'da görülen figürlerle örtüşmektedir. Selçuklu döneminde yapılan bu kümbet ve anıt mezar üzerinde Kültigin yazıtında tamamen stilize ve tek olarak gördüğümüz 'ölüm' kültünü anlatan dağ keçileri görülmektedir." Peki, ülkemizde koruma altında bulunan tek kaya resimlerinin nerede olduğunu biliyor musunuz? Buna da yine Somuncuoğlu'nun fotoğrafları yanıt veriyor: Antalya Beldibi'nde... Somuncuoğlu'nun yaklaşık dört yıllık bir zaman içinde 150 bin kilometre ve 138 gün saha çalışması sonucu ortaya çıkan albümkitap, geçmişten günümüze çizgilerle insanlık tarihinin haritasını sunarken, bugüne kadar ihmal edilen Anadolu kaya resmi alanlarına da özel bir dikkat çekilmesinin gereğini hatırlatıyor. Çünkü bütün bu kaya resimleri ve yazılar, adı bilinmeyen İskenderiyeli gezginin de söylediği gibi doğanın değil, insanın eseri; bir başka deyişle insanlığın eserleri...