Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Kadın olmak

Oscar ödülleri dağıtıldı. Aday olan ama ödül alamayan bir film vardı. Angelina Jolie'nin oynadığı Sahtekar (Changeling) adlı filmi izlediniz mi? Film temel olarak, çocuğu kaçırılan bir kadının onu bulma çabasını, yaşadığı şehirdeki polis gücünün yaptığı baskıları, psikiyatrinin kötüye kullanımını anlatıyor. Filmle ilgili tartışılabilecek, konuşulabilecek çok şey var. Ama yarın Dünya Kadınlar Günü ve ben filmle birlikte kadın olmayı tartışmak istiyorum. Filmde insan haklarının kısıtlı olduğu, kadının çalışmasının yeni bir kavram olarak belirdiği bir zamanda tek başına çocuk yetiştiren bir anne var. Çocuğu kaçırıldıktan sonra ve bir başka çocuğu kendi çocuğu olarak kabul edilmesi istendikten sonra mücadeleye başlıyor. Gerçek bir öyküden alınmış. Gerçek anne öylemiydi bilmiyorum ama filmde anne çok zarif, dokunsanız kırılacak kadar incecik, kurallara uyan, sessiz bir kadın.
İzlerken bile içinizden 'onu korumak gerek' diye düşünüyorsunuz.
Sonra baskılar başlıyor.
Korkutmalar, baskılar, akıl hastanesine kapatmalar...
İşte o an o kadının ne kadar güçlü olduğunu görüyorsunuz.
Ne istediğini bilen, dirençli ve güçlü. Üstelik bunlar için iri yarı bir gövdeye, bağırmaya, silaha, tehdit etmeye ihtiyaç olmadığını fark ediyorsunuz.
Birçok erkeğin kaba güç, silah, şiddet kullanarak çözmeye çalışırken daha çok zarar göreceği, ölebileceği, olmadı diye vazgeçeceği durumlarda o dingin ama kararlı gücün etkisini anlıyorsunuz. Kadınlara atfedilen güçsüzlük göstergelerinin sadece birer atıf olduğunu, kadınlar kabullenmediği taktirde önemli olanın cinsiyet değil, insanlık ve insana ilişkin doğru değerler olacağını bir anda görüyorsunuz.

ÖNCE ANNE SUÇLANIR
Kadın olmak, genellikle erkekler tarafından güçsüz, korunmaya gerek duyan, zor işleri yapmayan olarak tanımlanır. Eğitimsiz erkekler bunu eksik etek, saçı uzun aklı kısa gibi kabaca yaparlar. Eğitimli olanlar ise daha kibar ama belki de daha acımasız yaparlar. Kadının incinebilirliğini, kırılganlığını, duygusallığını dile getirerek kendi güçlerini vurgularlar.
Her iki grubun ortak övgüleri ise annenin kutsal olduğudur. Anne olmak kadının en iyi yapabileceği, hatta mümkünse tek yapması gereken iştir.
Bu nedenle zaman zaman erkekler tarafından anneliğe yapılan bu vurgunun kadının alanını sınırlamak için yapıldığı kanısına kapılıyorum.
Çünkü anneliği tanımladıkları zaman devamlı çocuğun yanında olan, gereksinimlerini karşılayan ve kendinden çok çocuğu için yaşayan bir kadın ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle çalışan anneler suçluluk duymakta, bu nedenle çocukla ilgili herhangi bir sorunda herkes annenin iyi bakamadığı konusunda birleşmekte, bu nedenle çocuğun yaptığı hatalarda ilk anne suçlanmakta ve hatta bu nedenle kızılan birine küfür ederken bile annesi gündeme gelmektedir.

ANNE OLMAK
Anne olmak gerçekten çok önemli bir görevdir. Bir insanı yaratmak, yaşatmak, eğitmek ve hem ruhen hem de bedenen sağlıklı bir erişkin yapmak aynı zamanda zordur. Erkeklerin bedenen güçsüz buldukları kadın, dokuz ay gittikçe artan, bedenin dengesini ve işleyişini tamamen değiştiren yükü taşır. Sonra acı çekme ya da ameliyat olma pahasına doğum yapar. Bunların hepsi güç dediğimiz şeyin, daha ağır bir yükü taşımak ya da daha acıtacak şekilde başkasına vurmak olmadığının göstergesidir. Güç, dayanıklılığın, sabrın, direnmenin toplamıdır.
Kadınların kendilerine yer edinebilmek için erkek gibi olmaya ihtiyaçları olmadığını anladıkları zaman gerçekten Kadınlar Günü olacak.
Erkeklerin önemli olmak için kadınları küçümsemeleri ve ezmeleri gerekmediğini anladıkları gün gerçekten Dünya Kadınlar Günü olacak.
Değerlerin önemli, farklı cinslerin olmasının çeşitlilik ve güç olduğunu hepimizin anladığı gün dünya daha iyi bir dünya olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA