Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu toprakları işgaller ile karşı karşıya kalmış ve Sevr'e giden süreç ile birlikte ve Sevr Antlaşması sonrasında ayrılıkçı veya işgal yanlısı zararlı cemiyetler ile başbaşa kalmıştır. Bir tarafta milli mücadele yanlısı kurum, cemiyet ve örgütlenmeler diğer tarafta İngiliz ve Fransız yanlısı cemiyet ve örgütler ile ayrılıkçı düşünceler vardır. Bu zararlı cemiyetlerin sayısı birkaç sayı ile ölçülecek düzeyden öte onlarca olarak karşımıza çıkmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası yabancı devletler Anadolu'nun dört bir yanını işgal ederken bu işgale karşı bölgesel veya yerel anlamda direnişler ve örgütler oluşturulsa da bununla birlikte onlarla yani işgalcilerle işbirliği yapan cemiyet ve örgütler de oluşturulmuştur.
Kimisi bölünme kimisi emperyal bir çatı altında geleceği kurma iddiasında bulunan bu cemiyetler günümüzde tarih literatüründe zararlı cemiyetler olarak adlandırılmıştır. Bunları sırasıyla sayacak olursak;
Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan işgal ortamında halkın büyük bir çoğunluğu böylesine büyük bir yıkımdan sonra milli birlik ve beraberlik olarak adlandırılmasa da yabancı bir askeri kapısının önünde görmek istemezken bir kısım işgal yanlısı veya teslimiyetçi kesim ise huzuru ve barışı bu işgal devletlerinde aramaktaydı.
Bu kişi veya kişiler kendi içlerinde örgütlenerek yabancı asker veya devlet adamları ile görüşerek işgalin devamı için çaba harcamaktaydı. Bunlar içinde devlet adamları da bulunmaktaydı. Milli varlığa düşman cemiyetleri ise sıralayacak olursak;
Birinci Dünya Savaşına giden süreç milli isyanlar veya direnişlere tanıklık etmiş ve bu kapsamda milli bütünlüğünü sağlayan topluluklar kendi devletlerini kurmuşlardır. Nitekim Osmanlı Devleti içerisinde yaşamlarını sürdüren Yunan, Bulgar, Slav, Makedon ve Romen gibi halklar kendi milli bütünlüğünü sağlamış ve Birinci Dünya Savaşı öncesinde kendi devletlerini kurmuşlardır.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında ise Anadolu toprakları binlerce yıldır kendi bünyesinde barındırdığı topluluk ve milletleri harekete geçirerek bunları örgütlenmeye ve talepler oluşturmaya itmiştir.
Nitekim Türk, Kürt, Ermeni gibi toplulukların yıllardır birlikte yaşadığı topraklar artık emperyal çıkarların bir oyunu haline gelerek ayrılıkçı tutum sağlamaları istenmiştir. Bu kapsam Birinci Dünya Savaşı sonrasında azınlıklar kendi cemiyet ve örgütlerini kurmuşlardır. Bunları sıralayacak olursak;