İnsan dünyada var olduğu sürece yaşayabilmek için enerjiye bağımlıdır. Bu yüzden enerjiyi verimli kullanmak önem taşır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının çevre açısından daha zararsız olması göz önünde bulundurulmalıdır. Konuyu incelemek adına araştırma yazımıza göz atabilirsiniz.
Yenilenebilir enerji kaynakları Güneş, Rüzgar, Biyokütle, Jeotermal, Hidrolik, Hidrojen ve Okyanus Enerjisi (Dalga ve Gel-Git) olarak sıralanabilir. Güneş, su, rüzgar, dalga gibi kendileri bitmeden diğer enerji kaynaklarının üretiminde kullanılan kaynaklara yenilenebilir enerji kaynakları denilebilir. Bu tür bir enerji kaynağı, yenilenmekte olduklarından çok daha hızlı kullanılan fosil yakıtların tam tersidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına örnekler aşağıdaki gibidir;
Atmosferden gelen güneş ışınlarının güneş panelleri üzerine temas etmesi ile elektrik enerjisi üretilir. Üretilen enerji yüksek çevrim gücü olan, merkezi şebekeye bağlanabilen invertörler ile merkezi şehir şebeke sistemine bağlanır. Böylelikle panellerden üretilen enerji doğrudan şebeke sistemine gönderilmiş olur.
Rüzgarın enerjisini kullanmak için rüzgar türbinleri üretilmiştir. Rüzgar türbininin çalışma mantığında, Hareket halindeki hava, kanatlara çarparak pervaneleri döndürür. Sonrasında rotor milinin dönme hareketi hızlandırılarak jeneratöre aktarılır. Böylelikle elektromanyetik indüksiyon ile elektrik enerjisi üretilmiş olur.
Tarım atıkları, orman organik atıkları, hayvansal atıklar(mezbaha atıkları, dışkı gibi) veya şehir atık sularının oksijensiz ortamda çürütülerek; çeşitli su bitkileri gibi canlı (biyolojik) kaynaklar yolu ile elde edilen yakıta Biyogaz, bu enerji türüne Biyokütle Enerjisi (biomass) denilmektedir. Kısaca organik maddelerden çeşitli yollarla elde edilen enerji, biyokütle enerjisidir.
Jeotermal enerji yerin derinlerinde bulunan sıcak bölgelerden yeryüzüne doğru yayılan iç ısı olarak tanımlanır. Özellikle yeraltı suları diğer alanlara göre daha çok ısınarak yeryüzüne ulaşır. Bu tür alanlar jeotermal alan olarak adlandırılır. Jeotermal enerjinin başlıca kullanım alanları arasında elektrik enerjisi üretimi, konut ve seraların ısıtılması, termal tesisler (sağlık turizmi) olduğunu söyleyebiliriz.
Hidroelektrik enerjisi su gücünden elde edilen enerji çeşididir. Tarım alanında sulama için kullanılır. Su gücü ile kurulmuş olan değirmenler sayesinde tahıl öğütülmek suretiyle un elde edilir. Kömür petrol ve doğalgaz enerji kaynaklarının yavaş yavaş tükenmesiyle, enerji takviyesi olarak kullanılır. Bütün bu kullanım alanları ile beraber özellikle elektrik üretimi noktasında hidroelektrik enerjisi günümüzün vazgeçilmez kaynakları arasına girmiş durumdadır.
Hidrojen enerjisi, doğada bileşikler halinde bulunan hidrojen gazının işlenmesi ve dönüştürülmesi ile oluşan enerji kaynağıdır. Doğal enerji kaynağı olmamasına rağmen, sürdürülebilir ve alternatif enerji kaynakları arasında yer alır.
Dalga enerjisi, denizlerde oluşan dalgaların yarattığı itme gücünden yararlanan yenilenebilir enerji kaynağıdır. Günümüzde dalga enerjisi yaygın değildir. Bunun nedeni, şiddetli fırtınalarda dalga enerjisi türbinlerinin çok zarar görmesi ve dalga oranının çok yüksek olduğu yerlerin kısıtlı oluşudur.
Gel-git enerjisi üretimi, okyanus ve denizlerde meydana gelen gelgitlerin (med-cezir) suyun doğal yükselişini ve düşüşünü elektriğe dönüştüren yenilenebilir bir enerji şeklinde gerçekleşir. Gelgitler, Ay, Güneş ve Dünya'nın dönmesiyle oluşan ve yeryüzüne uygulanan yerçekimi kuvvetlerinin birleşik etkilerinden kaynaklanmaktadır.
Dünya'mız varolduğu sürece güneş doğmaya, rüzgar esmeye, su akmaya devam edecektir. Yani bu kaynaklardan elde edilen enerji de var olmaya devam edecektir. Bu yüzdendir ki havamızı kirletmezler.
Dünya'nın zaten varoluş kaynakları da bunlar olduğundan ekosisteme bir tehdit teşkil etmezler. Bu mantıkla düşündüğümüzde sonsuz bir kaynak sunarlar. Bunların işleniş şekilleri insanın duyarlılığında daha hassas hale getirilebilirse yeryüzünde yaşam daha uzun süre varolabilir. Bu kaynaklar tükenmediği gibi uzun vadede tasarruf sağlarlar.
Hidroelektrik santraller dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 71'ini oluşturmakta ve birçok ülkenin kalkınmasında büyük rol oynamakta. Ancak 1930'dan beri inşa edilmiş barajların yüzde 90'ından fazlası tahmin edilenden daha masraflı çıktı. Üzerine inşa edildikleri yerin ekolojisini değiştirdiler, pek çok insanı göçe zorladılar ve su basmış arazi ve ormanların bozulmasıyla sera gazı salınmasına yol açarak iklim değişikliğine sebep oldular.
Tüm bu sorunların sonucunda barajlardan istenen verim alınamadı. Uzmanlar "Büyük hidroelektrik barajlarının geleceği yok. Bu bizim kesin olarak vardığımız sonuç" diyor ve hidroelektrik enerjinin diğer yenilenebilir enerjiler ile birlikte kullanılması gerektiğini söylüyorlar.
Türkiye de Mart 2021 sonu itibarıyla 97 bin 70 MW olan kurulu gücünün yüzde 53,32'sine karşılık gelen 50 bin 790 MW'ını yenilenebilir kaynaklardan üretti. Aynı dönemde, Türkiye'nin yerli ve yenilenebilir enerji kurulu güç toplamı ise 62 bin 125 MW'a ulaşarak toplam kurulu gücün yüzde 64'ünü kapsadı. Türkiye 2020'yi yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımlarla Avrupa'da 5'inci ve dünyada 12'nci olarak tamamladı. 333 adet santralle rüzgâr enerjisinin payı da yüzde 9,7'ye karşılık gelen bir kapasiteye ulaştı.