Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek, eserlerinde, Allah inancı, varoluşsal sorgulamalar ve ölüm gibi temalara yer vermiştir. Şiirlerinde sembolist bir yaklaşım benimsemiştir. Sembollerle zenginleşen dili, derin anlamlar barındırmaktadır. Eserlerinde yoğun bir duygusallık ve derinlik vardır. Necip Fazıl Kısakürek Utansın şiiri sözleri, açıklaması ve incelemesi ise özellikle okurları için merak uyandırıcıdır.
"Çile", "Kaldırımlar", "Ben ve Ötesi" gibi eserleri ile bilinen Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biridir. Kısakürek'in eserlerinde mistik ve dini temalar öne çıkar. Özellikle tasavvuf felsefesi ve İslam inancı eserlerinin merkezinde yer alır. Şiirleri ile yazılarında bireysel ve toplumsal eleştirilerde bulunur. Batı medeniyeti ve modern hayat tarzına karşı eleştirel bir tutum sergiler. Karakterlerin ruhsal durumlarını derinlemesine inceler ve insan psikolojisine dair derin analizler yapar. Kısakürek, sanatı ve estetiği İslami değerlerle harmanlayarak özgün bir üslup geliştirmiştir. Onun en bilinen şiirlerinden biri olan "Utansın" adlı eserin sözleri ise şu şekildedir:
UTANSIN
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
-NECİP FAZIL KISAKÜREK
Necip Fazıl Kısakürek'in bu şiiri, insanın gayret göstermesi ve başarıya ulaşması gerektiği üzerine derin ve güçlü bir mesaj taşır. Şiirde, her dizede bir sorumluluk ve beklenti vurgulanır. Şair, başarısızlık veya eksiklik durumunda sorumluluğu taşıyan unsurların suçlanması gerektiğini belirtir. Şiirin vermek istediği ana mesajları ve anlamları özetlemek gerekirse:
Bir insan, hedeflerine ulaşmak için elinden geleni yapıyor, ancak buna rağmen başarısız oluyor ise burada suçlanması gerekenin kişi değil, dış etkenler olduğu vurgulanmaktadır.
Çabanın ve hedefe ulaşma arzusunun önemli olduğunu, eğer hedefe ulaşılamazsa, bunun çabanın yetersizliğinden değil, araçların veya yöntemlerin eksikliğinden kaynaklanacağını ifade etmektedir.
Bir yarış atının (Küheylan) koşma azmini vurgulamaktadır. Eğer bu azim ve çaba başarısızlıkla sonuçlanırsa, bunun sorumlusu at değil, onu doğuran ve yetiştiren olacaktır.
Geleneksel ve değerli olanın değişerek yabancı bir unsura dönüşmesini eleştirmektedir. Bu değişim ve uyumsuzluk için sorumlu olan şeyin utanması gerektiğinden bahsedilmektedir.
Bir eserin tamamlanmamış kalmasından dolayı sorumluluğun çırağa ait olduğunu, ustanın bıraktığı eseri devam ettirmeyen çırağın utanması gerektiği belirtilmektedir.
Ölümden öte bir varış noktasını hedeflemenin, arkada kalan her şeyi geride bırakmayı gerektirdiği ve bu hedefe ulaşamayanın utanması gerektiği ifade edilmektedir.
Binbir tane içinde solmayan tek rengin (idealin, değerin) bayraklaşması gerektiği, eğer bu değer bayraklaşamıyorsa, bundan bayrağın utanması gerektiği vurgulanmaktadır.