Telefonlar günümüzde sadece arama yapmak için kullanılan basit cihazlar değiller. Artık telefonlarla hesap yapabilir, takvime bakabilir, ajanda oluşturabilir, üst düzey kalitede fotoğraflar çekebilir, sosyal medya hesaplarınızı kontrol edebilir, banka işlemlerinizi halledebilir, faturalarınızı ve kiranızı ödeyebilirsiniz. Telefonlar bu kadar fonksiyonel hale geldiği için hayatımızdaki yeri ve önemi 2000'li yılların başından itibaren bir çığ gibi büyüdü. Bu da teknolojinin ve telefonun tarihine olan ilgi ve alakayı eş zamanlı olarak arttırdı. Telefonun icadı ve gelişimi hakkındaki bilgileri içeriğimizde derledik.
Telefonun icadı denince akıllara gelen ilk isim elbette Alexander Graham Bell oluyor. Aslına bakılırsa Graham Bell'den önce, Floransalı mucit Antonio Santa Guiseppe Meucci telefonu icat etmiş ve 1870 senesinde ise patentini almıştır. Fakat daha sonra Meucci patentini yenileyemediği için telefonun mucidi Alexander Graham Bell olarak kalmıştır, hatta Graham Bell, ''telefonun mucidi'' unvanını da bir mahkeme kararı ile almıştır.
Graham Bell'in hayatına bakacak olursak; annesi doğuştan işitme engelli olan Bell'in babası ve dedesi ise uzun seneler boyunca işitme engelli insanlar için faydalı çalışmalarda bulunmuştur. Aslında Graham Bell; ''mutlaka telefonu icat edeceğim'' düşüncesi ile yola koyulmamış, tek isteği işitme engelli bireylerin de duyabilmesini sağlamaya yönelik faaliyetler olmuş ve tam tersine, hedeflediği kitleye yardımda bulunabilmek ve fayda sağlayabilmek amacı ile yaptığı çalışmaların sonucunda telefonu icat etmiştir.
Unutmamak gerekir ki Bell, Boston Üniversitesi'nde ses fizyolojisi profesörüyken sesleri mekanik bir şekilde yeniden üretme fikrini sürekli düşünüyordu.
Telefonsuz bu dönemde yaygın kullanılan iletişim aracı tabi ki telgraftı ve telgrafı geliştirmeye yönelik çalışmalara devam ediliyordu. Graham Bell ise iletişimin sadece yazılı değil işitsel de olmasını istiyor ve bu minvalde çalışmalar sürdürüyordu. Bell, sonunda 1875 senesinde seslerin teller tarafından bir yerden bir yere iletildiğini anladı ve hemen ardından arkadaşı Thomas Watson ile çalışmaya koyuldular.
Bir gün, farklı odalarda çalışmalarını sürdüren Alexander Graham Bell ve Thomas Watson'ın arasında geçen olay şöyledir; Bell, sesi aktarmaya yönelik çalışmalarını sürdürdüğü bir anda, pantolonuna çalışmalarında kullandığı pilin asiti dökülür ve tabi ki arkadaşı Watson'dan yardım istemesi çok da gecikmez. Fakat Watson, bulundukları binanın çok farklı bir yerindedir.
Bu olayı Graham Bell notlarında şöyle anlatmıştır; ''Şöyle söylemiştim; 'Bay Watson, lütfen buraya gelin. Sizi görmek istiyorum.' Çok ilginç fakat Watson gelip beni anladığını söyleyerek, hemen ardından, tekrarladığım cümlelerin hepsini yinelemeye başladı. Evet ses iletiliyordu ve duyabiliyorduk, ses ne kadar boğuk ve anlaşılmaz olsa da bir süre sonra sözler netleşti ve şu cümleyi duydum 'bay Bell beni duyabiliyor musunuz?'
Telefon, Amerika Birleşik Devletleri'nde Boston'da 1876 tarihinde elektrik sinyallerine dönüştürüp evrilen insan seslerinin iletilmesi amacı ile icat edilmiştir. Hemen ardından ise Bell, patentini almış ve telefonun mucidi sayılmıştır.
Telefonun icadından sonra yaşam hiçbir zaman eskisi gibi olmamış, dünyada iletişim hız kazanmış, mektup ve postanın önemi azalmıştır. Dünya teknolojik olarak çok büyük bir devrim geçirdiğinin belki o günlerde pek farkında değildi, çünkü telefonun tek vasfı sadece hızlı ve kolay iletişim olarak görülüyordu (doğal olarak). Fakat telefonun günümüzde el ve ayaklarımız kadar önemli bir uzva dönüşeceğini herhalde o dönemin en büyük bilimkurgu yazarları bile tahmin edemezlerdi.
Telefonun gelişimi günümüzde hala devam ediyor. Kameralar iyileşiyor, yapay zekâ ilerliyor. Muazzam bir hızda ilerleyen telefon teknolojisinin ileriki yıllarda ne durumda olacağını hep birlikte göreceğiz.