Sokrates, genellikle kişilerin neye inanmaları ve ne yapmaları gerektiğini söylemeden, onların cahilliklerini ortaya çıkaran bir diyalog yöntemi izlemektedir. Bu bir tür Sokrates ironisidir. Gerçekte güçlü bir yapıya sahip olan Sokrates, kendisine yönelik fiziki saldırılara karşılık vermez; bu durumu hayretle karşılayanlara da alaycı bir ifadeyle "Bu inanılmaz bir şey. Keşke kask giyerek çıksaydım" yanıtını verir. Bir keresinde Atina sokaklarında dolaşırken kışkırttığı birisi ona bir tekme atar. Bu durum karşısında yanındakiler Sokrates'den bir tepki göstermesini ve bir şeyler yapmasını isterler. Sokrates de onlara "Bir eşek bana tekme atsaydı ondan şikayetçi olmam gerekir miydi?" yanıtını verir. Sokrates işte böylesine cesur ve aynı zamanda barışcı bir insandı.
Sokrates her türlü dogmaya karşı olduğu için insanlara ulaştıracak hiçbir öğretisi olmadığına inanıyordu. Bir düşün insanı olarak kendisini izleyenlere, gerçeği kendilerinde bulmaları yolunda yardımcı oluyordu. O hep, kişi kendisinde var olanı kendisi bulamıyorsa, onu ona dışardan kimsenin veremeyeceğini savunuyordu. Bu nedenle Sokrates, herkesin kendi içinde taşıdığı gerçekleri açığa çıkarıcı bir katalizör olarak göründü. O'na göre herkesin kendi gerçeği vardır, bunun dışında kendisinin getirebileceği bir şey yoktur. Varlığı ve davranışlarıyla, gerçeği arayanlara, gelecekteki bütün bilgeliğin kökü olan, kendilerinde taşıdıkları gerçeğin bir parçasına ulaşmalarında yardımcı oluyordu. Sokrates özel teoriler öğreten bir öğretmen değil, herkesi kendi kendisiyle karşı karşıya getiren bir öğreticidir. O'nun rolü herkesin kendini içinde görebileceği bir ayna olmaktı. Alcibiade, Sokrates'in fizik çirkinliğinin arkasında Atina'nın en güzel ruhunun saklandığını söyler.