Rusya'nın 1905 ve 1917 devrimlerine nasıl sürüklendiğini ve ilk siyasi örgütlerinin neler olduğunu anlatmadan önce genel toplumsal yapısından biraz olsun bahsetmek isterim.
GENEL TOPLUMSAL YAPI:
Rusya'nın merkezi bir devlet haline gelmesinin ve "çarlık" diye adlandırılan devlet yapısının oluşumunun 15. yy'da gerçekleşebildiğini görüyoruz. Bu topraklardaki toplumsal düzene kabaca baktığımızda ise öncelikli olarak birkaç karakteristik gözümüze çarpmaktadır.
Nüfusun yaklaşık %2'lik kısmını oluşturan ki bu devrime kadar fazla değişiklik göstermemiştir soylu ve toprak sahibi sınıf istisnai durumlar dışında devlet yapısına oldukça bağlı kalmışlardır. Her iki taraf da çıkarları gereği birbirleriyle uzlaşı içinde olmuşlardır. Çarlığın temellerinin atıldığı ilk yıllarda böylesine uysal bir zengin sınıf bizzat çar tarafından yaratılmıştır. Buradan, Rus aristokrasisinin siyasal perspektifinin çarlıktan farklı olmadığı sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Böylesine bir yapının varlığı elbette ki güçlü bir merkezi devletin sonucudur.
Çarlık, çağlar boyunca güçlü bir orduya sahip olmuş ayrıca etkinliği sayesinde vergi gelirlerini yüksek bir düzeyde tutmasını bilebilmiştir. Aynı şekilde Rusya'daki tüccar sınıf da toplumda iktidara yakın, onun destekçisi ve bağımsızlığını kazanamamış bir konumda varlığını sürdürmüştür. Avrupa'da sermaye birikiminin, bağımsız bir tüccar ve burjuva sınıfı sayesinde 18. yy' da hızlandığını, bu seyrin Rusya'da ise çok sonraları, 19. yy'ın sonlarına doğru gerçekleşebildiğini ayrıca hatırlatmakta fayda var.
Rusya'nın kırsal kesiminde ise şu özellikler ön plana çıkmaktadır: Toprakların önemli bir kısmı tarım için fazla verimli değildir. Bunun yanında, Avrupa'da ilk izlerini 14. yy' da gördüğümüz, yüksek verimle ürün alma amaçlı tarım devriminin Rusya'da 19. yy. başlarında gerçekleşebildiği söyleyebiliriz. Tam anlamıyla feodal tarzda bir toplumsal yapı yerine, yine büyük toprak sahiplerinin olduğu fakat köylünün de dolaylı yoldan toprak sahibi olabildiği bir yapı bu topraklarda geçerlidir. Rusya'da, Avrupa'da olduğu gibi büyük toprak sahiplerinin fazla özerk bir konumda olmadığını söyleyebiliriz. Kırsal kesimin büyük bir kısmında "mir" olarak adlandırılan ve köylünün ortak malı olarak sayılan topraklar vardı. Bu topraklar bütün köyün ortak malı olması sebebiyle köylülerin oluşturduğu "köy komünü" tarafından yönetilirlerdi.
Yüzyıllar boyu, köylüler, merkezi devletin ve toprak sahiplerinin gücüyle büyük sömürülere maruz kalmışlardır. Yine bu sebeple, kırsal kesim, en önemlilerinin 17. yüzyılda (Stenka Razin ayaklanması) ve 19.yüzyılda (Pugaçev ayaklanması) olduğu birçok ayaklanma vardır.