Ruhsal portre, bir kişinin iç dünyasını, duygularını, düşüncelerini ve ruh halini yansıtan bir sanat eseri ya da yazılı betimlemedir. Bu tür portreler, sadece kişinin dış görünüşünü değil, aynı zamanda iç dünyasını da ele alır ve izleyiciye derin bir içgörü sunar. Çoğu zaman neyi anlattığı hakkında çok bir fikir yürütülemez çünkü kişini kendisine hitap eder. Ruhsal portre nedir, örnekleri neler gibi sorular hem bireyin iç dünyasını inceler hem de genel çerçeveden portreye bakmamızı sağlar.
Ruhsal portre, bir kişinin iç dünyasını, duygularını, düşüncelerini ve karakterini anlatan bir yazı türüdür. Bu tür yazılarda, kişinin fiziksel görünümünden ziyade ruhsal özellikleri ön plana çıkarılır.
Ruhsal portre yazarken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır:
Gözlem: Portre yazacağınız kişiyi dikkatlice gözlemlemeniz ve onu iyi tanımanız önemlidir.
Detay: Kişinin ruhsal özelliklerini anlatan somut örnekler ve detaylar vermeniz yazınızı daha etkileyici hale getirecektir.
Dil: Kullanacağınız dilin açık, akıcı ve anlaşılır olması önemlidir.
Duygu: Yazınızda portre yazdığınız kişiye karşı duyduğunuz duyguları da yansıtabilirsiniz.
Önemli ruhsal portre örneklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Namık Kemal'in ruhsal portresi:
Namık Kemâl, gayet büyük yuvarlak başlı, pek yüksek alınlı, pembe çehreli, hiddetlendikçe çatılır az eğri kaşlı, koyu elâ gözlü, irice burunlu, fevkalâde güzel ağızlı, kırk yaşından sonra siyah denecek kadar koyulaşmış uzunca, kumral sakallı, kısaya mail orta boylu, şişmanca, omuzları geniş, elleri ayakları küçük bir insandı.
Burnunun sağ tarafında attan düştüğü zaman hasıl olan yaradan kalma bir çizgi vardı. Pek nâdir hiddetlenir fakat şiddeti uzun sürerdi. Simasındaki ilahi cazibeyi tasvirden âcizim. O ulvî simada pek çok mânâlar dolaşırdı.
Hele gözleri, mükemmel bir insan fıtratının en güzel ma'kesiydi. Şimdi şimşekler fırlatır, şimdi tebessümlerle dolar, derken hazin hazin ruha işler. Her dakika, her saniye ulvî, ümitli, emin, mahzun düşünceli, hakim, ilâhi mânâlar arz eden cevval bir nur…
Mustafa Kemal Atatürk'ün Ruhsal portresi:
Gördüğüm fotoğraflara göre, biraz şişman, biraz yorgun, biraz hatları kalınlaşmış bir bedenle karşılaşacağımı sanırken, kapıdan bir ışık dalgası halinde giren toplu bir kuvvet ve hayat kaynağı ile birden gözlerim kamaştı: Bebekleri en garip ve esrarlı madenlerden yapılma bir çift gözün mavi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlattığı asabî bir çehre. Yüzde, alında, ellerde bir sağlık ve bahar rengi. Düzgün taranmış, eksiksiz, sarı genç saçlar. Bütün zemberekleri çelikten, ince, yumuşak, toplu, gerilmiş, taptaze bir uzviyet.
Altı yüz senelik bir devri bir anda ihtiyarlatan adamın çehresi gibi ilâhlarınki gibi, yıpranmış bir başın hiç bir izini taşımıyor. Alevden coşkun bir nehir halinde, eski tarihin bütün yıkıntılarını süpüren ve yeni bir cihanın kuruluşuna yol açan fikirler kaynağı o baş bir yanardağ tepesi gibi, taşıdığı ateşe kayıtsız, mavi gök altında sessiz ve gülümseyerek duruyor.
Kendi yarattığı şimşekli bulutlardan, fırtınalardan ve etrafına döktüğü feyizli sellerden yegâne müteessir olmayan, meğer O'nun genç başı imiş.