Hikâye okumak başlı başına keyifli bir aktivitedir. Peki ya olay hikayesi okumak? Her okurun sevdiği tür değişkenlik gösterse bile, olay hikayesi türü özellikle akıcılık özelliğiyle okurların sevgisini kazanır. Bu nedenle hemen her öykü okuyucusu, olay hikayelerini de severek okur. Kendi içlerinde birden çok dinamiği olan bu tür edebiyat içerisinde oldukça önemli bir konumdadır.
Hikâye insanlığın çok uzun zamanlardan bu yana yazdığı kurmacalardır. Bu kurmacalar bazen gerçek bir olaydan esinlenmişlerdir bazen de tamamen kurmacadırlar. Hikayeler de kendi içerisinde doğal olarak birçok çeşide ayrılmaktadır. Olay hikayesi bunlar arasından, herhangi bir olayı merkeze alıp da anlatımı gerçekleştiren bir türdür. Olay hikayesinin de kendine has özellikleri ve yapısı bulunur.
Serim, düğüm ve çözüm kısımlarından meydana gelen Olay Hikayesi, okunması keyifli bir türdür ve bu özelliğiyle bu türde yazılmış kitaplara "minik roman" benzetmesi de yapılır. Genel olarak öyküleyici ve betimleyici anlatımın oluşturduğu bu türde özellikle gözleme büyük bir yer verilir. Olay hikayelerinden heyecan hiç eksik olmaz, aksine hikâyede sayfalar ilerledikçe gerilim de yükselir.
Dünya Edebiyatında olay hikayesinin en önemli yazarı, Fransız kökenli Guy de Maupassant olarak bilinir. Yazarın, olay hikayesi türünde 300 kadar hikâye yazdığı bilinmektedir.
Türk edebiyatında ise olay hikayesi denildiğinde akıllara önce Ömer Seyfettin gelir. Ömer Seyfettin'le birlikte Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Reşat Nuri Gültekin ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu da bu türde eser vermiş önemli isimler olarak kabul edilir.
Olayların merkeze konarak ustalıkla kurgu üzerine oturtulduğu, pek çok betimlemenin ve özelliğin yer aldığı olay hikayelerine örnek olarak; Ömer Seyfettin'in meşhur "Kaşağı" hikayesi ile Refik Halit Karay'ın ünlü "Gözyaşı" hikayeleri iyi birer örnektirler.