Çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı Prof. Dr. Elvan İşeri, ''öğrenme güçlüğü''nün erken fark edilmesinin bu çocukların okul başarısını olumlu etkilediğini, ailelerin ve öğretmenlerin dikkatli olması gerektiğini söyledi.
''Öğrenme güçlüğü''nü, ''Kişinin yaşı, zeka düzeyi ve eğitimi göz önünde bulundurulduğunda okuma, matematik ve yazılı anlatımının beklenenin altında olması'' şeklinde tanımlayan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi İşeri, öğrenme güçlüğü olan çocuklarda zekanın normal olduğunu söyledi.
Buna rağmen bu çocukların farklı alanlarda öğrenme güçlüğü yaşadığını anlatan İşeri, ''Okul çocuklarında yüzde 2-10, toplumda ise 5-10 arasında görülür. Erkeklerde daha fazla rastlanır'' dedi.
Öğrenme güçlüğünün ''okuma'', ''matematik'' ve ''yazılı anlatım'' bozukluğu olmak üzere 3 farklı grupta sınıflandırılabileceğini ifade eden İşeri, şu bilgileri aktardı:
''Bunların hepsinin bir arada ya da tek tek görüldüğü çocuklar da vardır. Tanı aşamasında öykü çok önemlidir. Aileden detaylı bir öykü alıyoruz. Okuma, yazma ve matematik alanıyla ilgili çeşitli sorular soruyoruz. Öyküden sonra bir takım testler yapıyoruz. Bunların içinde zeka testi de var. Zeka testinde ise 'normal' ya da 'düşük normal' çıkabiliyor. En fazla bu kadar düşüklük olabiliyor. Bu normal zeka düzeyindeki çocukların aldığı bir tanı.''
İşeri, okuma güçlüğü olan çocukların zeki ama okuma hızlarının çok yavaş olabileceğini söyledi. Bu çocukların doğru heceleme yapmalarına rağmen hızlı okuyamadıklarını, bu nedenle sorunun 1. sınıfın 2. döneminde ortaya çıktığını vurgulayan İşeri, tanı konulmadan önce bu dönemin beklenmesi gerektiğini kaydetti. İşeri, aynı çocukta hem dikkat eksikliği hem de öğrenme güçlüğünün olabileceğini söyledi.
Hiperaktivite ve öğrenme güçlüğü arasında fark olduğunu bildiren İşeri, ''Dikkat eksikliği olan çocuğa 'dikkat et' dediğimiz zaman yanlışını hemen düzeltir. 'Tekrar oku' dediğimiz zaman hemen doğrusunu okur. Ama öğrenme güçlüğü bu kadar kolay düzeltilemiyor. Yani yine eksik okuma, tersten okuma, ya da okuduğunu anlayamama şeklinde o güçlük sürüyor. Dikkat eksikliğinde bir an kendini toplayıp düzeltebiliyor. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk, sözcük atlama, hece atlama, satır atlama, harf karıştırma, parmakla takip ederek okuma gibi hatalar yapabiliyor'' şeklinde konuştu.
Matematik bozukluğunda, çocukların ritmik saymalarda sorun yaşayabildiklerini anlatan İşeri, düzden ve tersten saymalarda sıkıntı olabileceğini söyledi. İşeri, alfabedeki harflerin sıralı bir şekilde yazılmasında, yer ve zaman bilgilerini vermekte zorlanan vakalar olduğunu kaydetti.
Yazılı anlatım bozukluğunda ise çocukların yazı karakterlerinin bozuk olabileceğini ifade eden İşeri, karakter bozuklukları dışında harflerin karıştırılarak yazılabildiğine dikkati çekti.
Özellikle sözel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk grubunda dil gelişiminin sorgulanması gerektiğini belirten İşeri, geç konuşmanın öğrenme güçlüğünün ön belirleyicisi olabileceğini kaydetti. Sözel olmayan öğrenme güçlüğünün daha fazla görüldüğüne işaret eden İşeri, çocukların düğme ilikleme, çatal bıçak kullanma, iki tekerlekli bisiklet kullanma, bağcık bağlama, ip atlama, kıyafet çıkarma gibi becerilerinde sorun yaşadığını söyledi.
Öğrenme güçlüğünün fark edilmemesi durumunda akademik başarısızlık görülebileceğini anlatan İşeri, ''Çocuk, sözel iletişim kurmada, ince motor koordinasyon becerilerinde, sosyal iletişim konularında zorlanabilir. Ama en çok akademik başarısı olumsuz etkileniyor. Burada çocuğun doğru yönlendirilmesi önemli. Matematik ile ilgili yoğun bir öğrenme güçlüğü olan bir çocuğu zorla matematiğe yönlendirmeyip, türkçe, sosyal alana kaydırırsanız çok daha başarılı olabilir'' diye konuştu.
Çocuğun oyun, kurduğu ilişkiler, soruları, bakışları, davranışlarıyla kapasitesini ortaya koyacağını bildiren İşeri, öğretmenlerin bu durumları değerlendirmesi halinde öğrenme güçlüğü çeken çocuğu fark edebileceğini söyledi. Öğretmenlerin böyle durumlarda aileyi uyarması gerektiğini ifade eden İşeri, öğrenme güçlüğü olup da çok iyi noktalara gelebilen çocuklar olduğunu kaydetti.
İşeri, şöyle devam etti:
''Çocukken zorlandığı alanı tespit edip üstünde duruyoruz, üzerinden tekrarlarla geçerek eğitimini sağlıyoruz. Mutlu olması içinde meslek seçiminde güçlü olduğu alanda tutunabilmesi önemli. Öğrenme güçlüğü tanısı konulmazsa 'neden yapamıyorsun?, niye öğrenemiyorsun?' gibi eleştiriler çok gelebilir. Bu sefer çocukta sosyal sorunlar, sosyal çekingenlik, okul korkusu, öz güven azlığı, depresyon gibi çeşitli ruhsal hastalıklar da ortaya çıkabilir. Burada bilinçli yaklaşmak gerekir. Birebir eğitim çok önemli. Eğitimin bilinçli bir şekilde çocuğun zorlandığı alana yönelik planlı bir şekilde verilmesi gerekir.''