Nükleer enerjinin iklim değişikliğine ve geri dönülemez sonuçlara yol açacağına dikkat çeken uzmanlar bulunuyor. Bilindiği gibi nükleer enerji radyoaktif bir elementten ısı elde edilen enerji türüdür. Bu yüzden kaynağa bağımlı olarak işlemektedir. Araştırmamızda bu konunun detaylarına değinmeye çalışacağız. Konuyu tek bir bakış açısından değil, olumlu/olumsuz görüşlerden de değerlendirmeye çalışacağız.
Tüm dünyada nüfus artışından dolayı enerjiye duyulan ihtiyaç çoğalmıştır. Bu yüzden de yeni enerji kaynaklarının arayışı da artmıştır. Nükleer enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılaştırıldığında kimyasal olması kafalarda soru işareti oluşturmaktadır. Nükleer enerji atom çekirdeğinde oluşturulan reaksiyon sonucu elde edilir. Kısaca nükleer enerji, uranyum, plütonyum gibi radyoaktif elementlerin çekirdeklerindeki proton ve nötronları tutan enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanır.
Nükleer santrallerde de uranyum elementinin çekirdeği nötron bombardımanına tutularak yüksek miktarda enerji elde edilir.Tüm verilerin ışığında diyebiliriz ki nükleer enerji yenilenebilir bir enerji kaynağı değildir. Nükleer enerji fisyon ve füzyon tepkimeleriyle oluşturulur. Ağır radyoaktif maddelerin, dışarıdan nötron bombardımanına tutularak daha küçük atomlara parçalanması olayına fisyon, hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları meydana getirdiği nükleer tepkimelere ise füzyon tepkimesi denir.
Füzyon tepkimeleriyle fisyon tepkimelerinden daha fazla enerji elde edilir. Güneş patlamaları füzyon'a, nükleer santrallerde kullanılan tepkimeler, atom bombası teknolojisi gibi faaliyetler de fisyona örnek olarak gösterilebilir.
Ortalama bir santralin ömrü yaklaşık 50-60 yıl olmaktadır. Bu veri düşünüldüğünde nükleer atıkların akıbeti sorgulanmaktadır. Bugüne kadar bu atıkların nasıl yok edileceğine dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Bunun dışında sera gazı emisyonu olmadığı için kısmen temiz bir enerji olduğunu söyleyen bilirkişiler de mevcuttur. Yine de tüm veriler değerlendirildiğinde nükleer enerjinin tamamen temiz bir enerji olduğunu iddia edemeyiz.
TAEK (Türkiye atom enerjisi kurumu) açıklamalarına göre "Nükleer enerji çevre dostu bir enerjidir. Çünkü; nükleer santralların güvenlik değerlendirmesi bağımsız lisanslama kuruluşları tarafından son derece tutucu varsayımlara göre yapılmaktadır. Ayrıca bu santrallar işletmede oldukları sürede sürekli denetim altındadır" denilmiştir. Nükleer enerjinin sera gazı salınımına katkısı olmadığı da bilinmektedir.
Başka bir açıdan düşünecek olursak nükleer enerjinin risklerinin de yararları kadar fazla olduğunu iddia eden çevreler de bulunmaktadır. Nükleer tesisler, çalışmaları esnasında etrafa radyasyon ihtiva eden nükleer atık ürünleri vermektedir. Bir nükleer atığın doğada yok olma süreci on binlerce yılla ifade edilirken bu atıkların çevre ve insan sağlığına uzun vadede ciddi zararları bulunabilmektedir.
Nükleer santrallerden çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı; rüzgar ile yağmurun yardımıyla atmosfere, göllere, toprağa, bitki örtüsüne ve sulara karışmak suretiyle olmaktadır. Bunun sonucunda da radyoaktif maddeler insan vücuduna ulaşarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Nükleer santrallerle ilgili önemli konu başlıklarından birisi de kullanılan su kaynaklarıdır. Tesis çevresinde sularda yaşayan canlıların, hayvanların hayatını yitirmesi de bu enerjinin olumsuz sonuçlarından birisi olmaktadır.
Diğer enerji santralleriyle karşılaştırıldığında, nükleer enerjinin normal işletme koşullarında hava kirliliğine sebep olmadığı saptanmıştır. Günümüzde insanlığın önündeki en ciddi çevresel sorunların başında küresel iklim değişikliği gelmektedir. Küresel iklim değişikliğinin temel nedeni, sera gazları olarak bilinen CO2 (karbondioksit), CH4 (metan) vd. gazların miktarının atmosferde giderek artmasıdır. Sera gazı salımının en büyük nedeni enerji kaynağı olarak fosil yakıtların kullanılmasıdır.
Atmosferde çeşitli gazlar bulunmaktadır. Güneşten gelen ışınlar atmosferi geçerek yeryüzünü ısıtmakta ve atmosferde bulunan bu gazlar yeryüzündeki ısının bir kısmını tutarak yeryüzünün ısı kaybını engellemektedir. Atmosferin ısıyı geçirme ve ısıyı tutma özelliği bulunmaktadır. Atmosferin ısıyı tutma özelliği sayesinde, suların sıcaklığı dengede kalmaktadır. Atmosferin bu şekildeki ısıtma ve yalıtma etkisine sera etkisi denilmektedir.
Nükleer santrallerin işletilmesi sırasında atmosfere sera gazı salımı olmamaktadır. Bu açıdan nükleer enerji kullanımı, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltarak iklim değişikliğiyle mücadeleye olumlu katkı sağlamaktadır.Nükleer enerji, CO2 salımlarını azaltıp aynı zamanda da baz yük enerji sunabilecek birkaç seçenekten biridir. 1971 yılından bugüne nükleer enerji kullanımı ile 56 gigaton (56 milyar ton) CO2 salımını önlediği tahmin edilmektedir. Bu rakam bugünkü değerler ile dünyanın neredeyse iki yıllık CO2 salımına denktir.