Anlama güzellik katan ebedi sanatlar içinde yer alan mübalağa; teşbih, temsil, istiare, mürsel mecaz, kinaye, ıtnâb, îcâz, kasr gibi edebî sanatların temelini teşkil etmektedir. Mübalağa oluşturmak için olağanın dışında olayı aktarmak istenirken mecazdan da yararlanılır. Böylece mübalağa etmek istenen kelime anlam bakımından güçlü ve etkileyici bir özellik kazanmış olur. Bu sayede okuyucu daha çok etkilenir. Divan edebiyatında kaside türünde mübalağa sanatına oldukça çok başvurulduğu görülmektedir. Mübalağa ne demek, örnekleri neler? Şimdi inceleyelim.
Bir şeyi olduğundan daha büyük, daha çok veya daha önemli gibi gösterme tutumu abartıcılık olarak nitelendirilmektedir. Bunun diğer anlamı da mübalağacılıkdır. Abartma kelimesi, bir düşünceyi aşırı derecede büyülterek ya da küçülterek anlatma eylemini belirten söz sanatı olarak kullanılır.
Abartıcılığın iki modeli Yunan ve Latin yazınlarında, olmayacak bir dileğin gerçekleşmesiyle, sayılamayacak sayı olarak karşımıza çıkar. Edebi açıdan mübalağa, sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermek, bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok veya pek az göstermek, bir özelliği ya da durumu olduğundan daha çok göstermek şeklinde açıklayabiliriz.
Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır,
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur,
Benim yüreğime hançer sokulur
Gözlerinden göğsüme sayısız yıldız akar.
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı
Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat Arş'a kanatlandık o hızla
Çocuk korkudan öyle bir yerinden zıpladı ki kafası gökyüzüne çarpacaktı.
Öyle zayıftı ki hafif bir rüzgâr vursa uçmasından korkardım.
O kadar zayıflamış ki bir deri bir kemik kalmış.
Az kilo almaya bakın üstadım, rüzgar esse balon gibi uçacaksınız.
Adam buradan yıldırım hızıyla geçti.