Günümüzde, yeni çıkan bir makaleyi okumak, bir kitabı satın alıp okumak, bir kütüphanedeki eseri dijital olarak görüntülemek ve onu akademik çalışmalarda kullanmak o kadar basit ve pratik ki. Tek yapmanız gereken arama motoruna bilgi edinmek istediğiniz şeyi yazmak. Fakat tarihte bilgiye ulaşmak şimdiye göre çok zor ve meşakkatliydi. Matbaa icat edilene kadar bilginin aktarılması çoğunlukla ticaret ile ya da gezginlik ile mümkündü. Ya da savaş yoluyla bir etkileşim olur ve bu şekilde bilgi dünyaya dağılırdı. Fakat matbaanın icadı ile bu durum kökten değişecektir.
Johan Gutenberg, modern matbaayı ilk defa bulan ve icat eden kişi olarak tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır desek, abartmış olmayız herhalde. Tek tek metal harfler ile beraber baskı tekniğini oluşturan Gutenberg, matbaanın ilk çalışma prensibini de böylelikle bulmuş oldu. Gutenberg matbaayı bulduktan sonra bu kıymetli buluş yerinde saymamış, gelişerek tarih içerisinde önemini arttırmıştır.
Matbaa Osmanlı İmparatorluğu'na geç bir zamanda gelmiş olduğu için onu ilk defa 1000'li yıllarda keşfedilmiş zannedebiliriz fakat matbaanın icadı çok daha eski bir tarihtir. Matbaa, M.S. 593 senesinde bulunmuştur. Günümüzde (2022) matbaa bulunalı tam 1429 yıl olmuştur. Johan Gutenberg'in 1450'de modern sayılabilecek matbaası bulunalı ise 572 sene olmuştur.
Tarihteki aslında ilk matbaa Gutenberg'in meydana getirmiş olduğu matbaa değildi. 593 tarihinden çok daha önce Çinliler tarafından oluşturulan bir matbaa mevcuttu fakat çok ilkel bir matbaaydı bu ve günümüzdeki ile arasında pek fazla benzerlik yoktu. Bu nedenle "günümüzde" kullanılan ve bizim bildiğimiz anlamıyla matbaa, Johan Gutenberg tarafından 1450 yılında icat edilmiştir.
Metal harfleri tek tek baskı şekline sokan Gutenberg bu teknik ile modern matbaanın temelini atmıştır. Gutenberg matbaayı bulduktan sonra tüm dünyada matbaa hızla yayılmış ve kullanıma hazır hale gelmiştir.
Matbaanın tarihinden bahsedecek olursak; matbaayı ilk zamanlar Çinliler bir ile ikinci yüzyıllar arasında ilkel biçimde oymalar aracılığıyla kullanıyorlardı. Bu matbaa, tüm Asya ülkelerinde hemen hemen bilinir ve kullanılırdı. Matbaanın bu hali ile M.S 700'lü yıllarda Pekin şehrinde (Çin) ilk basılı gazete bile üretilmiştir. Uzakdoğu'dan batıya doğru yayılan matbaa, Batı medeniyetinin de katkılarıyla çok daha üst noktalara ulaşmıştır.
1450'li yıllara dek matbaa ilkel haliyle kullanıma devam ediyordu. Bu haliyle çok verimsizdi ve az bir kullanımı mevcuttu. Almanya'da tek tek metal harfler ile birlikte ilerlettiği teknikle, modern matbaayı Gutenberg icat etti. Gutenberg bu matbaada ilk olarak bir İncil basmıştır, daha sonra Avrupa için Hollanda, bir matbaa merkezi halini almıştır. Bu teknikler geliştirilerek basımlarda kullanılmış ve dünya teknoloji tarihi bu şekilde hareketlenmiştir.
Matbaa, Osmanlıya biraz geç bir tarihte, 1727 senesinin 16 Aralık tarihinde gelmiştir. Bu matbaada ilk defa basılan Türkçe kitap, 1729 senesinde basılan kitap Vankuu Mehmet Paşa'nın "Vankulu Lügati" adlı eseridir. İlk defa Osmanlı'ya matbaayı getiren ve kuran kişi İbrahim Müteferrika'dır.
Matbaa'nın Osmanlı'ya geç gelmesi birçok tarihçi tarafından farklı şekillerde yorumlanır. Kimi tarihçi o dönem hattatlarının, müelliflerinin buna karşı olduğunu, ekmekleri elinden alınmasın diye matbaayı istemediklerini de söyler. Fakat daha çok kabul edilen görüş, Osmanlı'da matbaaya uzun yıllar ihtiyaç duyulmamasıdır.
Osmanlı o dönemler hem bilim anlamında hem de eserlere ulaşabilme anlamında diğer ülkelerden üstün bir konumdaydı. Aynı zamanda Osmanlı'da geçmiş göçebe Türklerden gelen ve coğrafi olarak Ortadoğu bölgesinden gelen bir sözlü anlatım geleneği vardı. Sözlü anlatım ile bilgiler, hikayeler ve haberler dilden dile yayılır ve hafızalara kazınırdı. Bugün bir türkünün her yörede farklı farklı şekillerde söylenmesi bile bu sözlü edebiyatın günümüzdeki bir yansımasıdır.