Genellikle sadece kuduz bir hayvanın ısırması sonucu bulaşabileceği düşünülen kuduz hastalığı aslında sadece ısırık değil farklı yollarla da kişilere bulaşabilir. Son derece dikkatli olunması gereken kuduz ısırık dışında kuduzlu hayvanın et ve sütünün çiğ olarak tüketilmesi sonucunda da bulaşabilir. Ayrıca vücudunuzda bulunan yaralı deriye kuduz bir hayvanın salyası değerse ya da göz, burun, ağız gibi organlardan da vücuda giriş yapabilir. Peki, yıllardır var olan kuduz aşısı ne zaman ve kim tarafından bulundu bir göz atalım.
Yutma güçlüğü ve şiddetli kasılmalar gibi çeşitli belirtileri taşıyan kuduz virüsü ilk olarak bir tavşan kullanılarak aşısı üretilen virüslerdendir. Uzunca yıllar yapılan araştırmalar takvimler 1882'yi gösterdiği tarihte kuduz aşısı bulunmuş oldu. Öyle ki mikroskopla bile görülmesi son derece zor olan kuduz virüsü o tarihten bu yana korkulacak hastalıklardan biri olmaktan çıktı. 1882 yılında bir tavşana enjekte edilen kuduz virüsü kuduz aşısının temellerini oluşturdu.
Tavşana enjekte edilen kuduz virüsü aynı zamanda o tarihe kadar ilk defa kuduz virüsünün laboratuvar ortamında incelenebilmesinin de ilklerini oluşturuyor. Tavşanın omuriliğinden yeniden alınan kuduz virüsü inceleme altına alındı ve üzerinde çeşitli araştırmalar yapılarak yine aynı yıl içerisinde dünyayı kasıp kavuran kuduz aşısı bulunmuş oldu.
Pek çok genel kültür sorusunda da karşınıza çıkabilecek olan kuduz aşısını kim buldu sorusu 1882 yılında yapılan araştırmalara dayanmaktadır. O güne kadar mikroskop altında dahi incelemeye alınamayan kuduz virüsünün buluşu da aşısının icadı da Fransız mikrobiyolog aynı zamanda da kimyager olan Louis Pasteur'a aittir.
Bir tavşan üzerinde yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarılan kuduz aşısı aynı zamanda kuduz aşısını ilk kim kullandı sorusuna da yanıt olmaktadır. Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucu elde edilen aşının başarılı olduğu gözlemlenmiş ve kuduz hayvanların saldırısına uğramış onlarca kişiye uygulanmıştır.