Kapitalist ekonomik düzende üretim araçlarına sahip olan kişiler üretim güçlerine de hükmeder ve bu yolla ürettikleri mal ve hizmetleri serbest bir piyasa içinde pazarlayarak satarlar. Böylece üretim araçlarına sahip olan kişiler kâr elde ederler. Elde ettikleri kârın belirli bir kısmını üretici güçler olarak işlev gören işçi kesimine öderler. Bundan arta kalan kazancı ise kendi sermaye birikimlerinin üzerine eklerler. Böylece kapitalist düzende üretim, dağıtım ve bölüşüm ilişkilerine hükmeden üretim araçlarına sahip olan kişiler, her zaman için ellerinde bulunan sermayeyi artırarak ticari etkinliklerine devam ederler. Kapitalist düzende malların ve hizmetlerin fiyatları serbest piyasa koşulları içinde belirlenir. Kapitalizm nedir? Kapitalizm ne demek?
KAPİTALİZM NEDİR?
Kapitalizm anlamı, üretim araçlarına sahip olan kişilerin bu üretim araçlarını işçi kesimin emekleriyle işleterek sürekli daha fazla değer üretimini yönetmesine ve bu yolla her geçen gün daha fazla sermaye birikimi elde etmesine dayanan bir ekonomik sistemdir. Bu sistemde sermaye sahipleri ve emekçiler iki ayrı sınıfı meydana getirirler. Kapitalist ekonomik düzenin kendi iddiası, üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan bu sistemin serbest piyasa koşulları içinde sermaye sahiplerinin kâr amaçlı etkinlikleri yoluyla arz ve talep dengesini sağlayacağı ve böylece toplumun genelinin iyiliğine olan bir düzenin kurulacağı yönündedir. Günümüzde modern anlamıyla kapitalizm, 18. ve 19. Yüzyıllarda İngiltere'de başlayarak dünyaya yayılan sanayi devriminin ardından gelişmiş bir sistemdir. Çünkü sanayi devrimi ile birlikte icat edilen yeni araç ve teknolojiler yoluyla üretimin kapasitesi tarihte hiç olmadığı kadar artırılabilmiştir.
Seri ve kitlesel üretim imkânlarının artmasıyla birlikte, üretim araçlarına sahip olan kişiler üretici emek gücünü yani işçilerin emeğini kullanarak daha fazla üretim yapmaya başlamışlardır. Böylece artan üretim kapasitesi serbest piyasa içinde kâr elde etmek amacıyla pazarlanan ürün ve hizmetlerin miktarının artmasına yol açmıştır. Üretim kapasitesindeki bu artış, piyasaya giderek daha fazla miktarda meta girmesine yol açmıştır. Böylece bu arzı karşılayabilecek ölçüde talebin yani tüketimin de artması kaçınılmaz olmuştur. Kapitalizm tarihi, bütün bir insanlık tarihi içinde aslında çok uzun bir geçmişe sahip değildir.
Özellikle endüstri devrimi ile gelişmeye başlayan çağdaş kapitalizm, birkaç yüzyıldır dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir ekonomik sistem haline gelmiştir. Kapitalizmin tarihsel gelişimi içinde arz imkânları arttıkça sermaye sahiplerinin insanları daha fazla satın almaya ve tüketmeye yönlendirmesi gerekli hale gelmiştir. Bu arzın satın alınabilmesi için ise serbest piyasa içinde giderek daha fazla tüketim alışkanlıklarının geliştirilmesi gerekmiştir.
KAPİTALİZM KURUCUSU
Kapitalizmin belirli ve tek bir kurucusundan söz etmek zor olsa da, genellikle klasik ekonomi politik içinde kurucu bir rolü olan Adam Smith'in ismi kapitalist ekonomik düzenle birlikte anılır. Smith, çok bilinen ve 18. Yüzyılın ikinci yarısında yazdığı Ulusların Zenginliği adlı eserinde, bu ekonomik düzenin iktisadi ve siyasi yapısını tanımlamıştır. Smith'ten sonra gelen başka klasik ekonomi politikçiler de onu takip ederek kapitalist sistemin düşünsel ve teknik altyapısını sağlamlaştırmışlardır. Kapitalizm sistem olarak dünya tarihi içinde çok yeni sayılabilirse de, bu sistemin dünya üzerinde birçok ülkede hakim hale geldiği söylenebilir.
KAPİTALİZM NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Kapitalizm, öncelikle 16. yüzyıldan itibaren özel mülkiyete dayanan toplum düşüncesinin iyice gelişmeye başlamasıyla somut olarak görünürlük kazanmıştır. Ancak daha sonrasında endüstri devrimi ile birlikte iyice kurumsallaşmış ve kökleşmiştir. Bu sistem içinde giderek üretim miktarı artmış ve buna koşut olarak tüketim alışkanlıkları da geçmişe kıyasla çok büyük değişim geçirmiştir.
KAPİTALİZM ÖRNEKLERİ
Kapitalizm günümüzde dünyanın birçok ülkesinde hakim bir ekonomik sistem haline gelmiştir. Kapitalist üretim tarzına dayanan toplum yapısı ile idare edilmekte olan ülkeler çok sayıda olmakla birlikte, özellikle endüstri devriminin gerçekleştiği Avrupa ülkelerinde bu sistem daha fazla derinleşmiş ve oturmuştur.