Eser, Fatih Olçok'un yayın koordinatörlüğünde Doğukan İşler ve İslam Dalp tarafından yayına hazırlandı. Eserin sanat yönetmenliğini Harun Tan üstlendi.
Erol Olçok'un kardeşi ve Arter Reklam Ajansı Başkanı Cevat Olçok, ağabeyi ile ilgili yapmak istedikleri çalışmaları ve kitabın hikayesini anlattı.
Cevat Olçok, ağabeyinin yaptığı işlerle, duruşu, söylemleri ve bakış açısıyla Türkiye'ye mal olmuş önemli bir şahsiyet olduğunun altını çizerek, "İstedik ki gençler de tanımayanlar da onu tanısın. Nereden gelmiş, hangi şeyleri başarmış genç nesillere bunu aktaralım. Onlara bir ilham olsun. Erol Olçok, çok sevilen, sayılan birisi. İleride çocuklarının çocukları olacak. Onlar da dedelerinin nasıl bir insan olduğunu, neleri başardığını görsün. Bunu anlatırken ailemizin kökenlerinden başladık. Biz Kafkasya'dan sürgünle gelen insanlarız. Oradan başlayarak çocukluğunu, gençliğini, iş hayatını, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Tabii ki bazı şeyler eksik kalmıştır. Yaklaşık 2 seneye yakın çalıştık. Burada onun yeğeni Fatih Olçok'un çok büyük emeği var. Erol ağabeyim bize göre bir kahraman, şahadetine kadar da kahraman, şahadetinde de kahraman."
Erol Olçok'un 5 yaşında okula başladığını ve o yaşlarda okuyup ezberlediği "İstanbul'a Bir Gezi" kitabıyla İstanbul sevdasının oluştuğunu belirten Cevat Olçok, Erol Bey'in küçük yaşlarda kafasına koyduğu her şeyi ilerleyen yıllarda yaptığına şahit olduğunu söyledi.
"EĞER KAYBOLURSAN BENİ ARA, BEN SENİ GELİR BULURUM"
Cevat Olçok, Erol ve Ertuğrul ağabeylerinin ikisinin de liseyi başarıyla tamamladığını ancak ailesinin ikisini birden üniversite okutmaya maddi imkanı olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Bu da ailemiz adına bir kırılma noktasıdır. Ağabeylerim lisede okurken köyden Çorum'a taşınmıştık. Ancak babamın ekonomik gücü çok iyi değildi. Babam şöyle bir öneride bulunuyor, 'Kura çekelim, hanginiz çıkarsa o okusun.' Kurada Erdoğan Ağabeyim çıksa da 'Hayır. O benden daha yetenekli ve kabiliyetli, Erol okusun.' diyor. Erol Ağabeyim resme inanılmaz derecede yetenekliydi. Köyde bizim evin bir duvarına pastel boyayla kocaman bir resim yapmıştı. Bir Çerkez kızla Çerkez erkeğin çeşme başında buluşmasını çizmişti. Yıllarca bizim evin duvarında kaldı. Üniversite için İstanbul'a geliyor ve Güzel Sanatlar Fakültesi Estetik ve Sanat Tarihi bölümünü okuyor. Üniversite yıllarında reklam ajanslarında çalışıyor ve reklamcı olmaya karar veriyor."
Erol Olçok'la 1993'te Arter Reklam Ajansını kurduklarının altını çizen Cevat Olçok, "İstanbul'a ilk geldiğimde endişe duyuyordum. Erol ağabeyim bana jeton verdi. O zaman böyle akıllı telefonlar falan yok. Dedi ki, 'Oğlum bu jetonlar yanında dursun, İstanbul'u gez tanı, eğer kaybolursan beni ara. Ben seni gelir bulurum.' Hep öyle yaptım. Çok güzel kroki çizerdi. Onun çizdiği krokilerle İstanbul'da dolaşırdım." ifadelerini kullandı.
Cevat Olçok, ağabeyinin Elazığ'a öğretmenlik yapmaya gittiği günlere de değinerek, şöyle konuştu:
"Bir gün, 'Formasyon almaya gerek yok. Her üniversite mezunu öğretmen olabilir.' şeklinde bir kanun çıktı. 'Ben öğretmenlik yapacağım' dedi. Sonra bir gün 'Tayinim çıktı Elazığ'a gidiyorum. Sen burada işleri yürütürsün' dedi. Bayağı bir tartıştık, kavga ettik, gitti. 3 ay geçti beni aradı. 'Ben dönüyorum.' dedi, atladı geldi. Onunla çok güzel anılarım oldu. O benim, sırtımı yasladığım dağ gibiydi. Onunla her yere gidebilir, her şeye kafa tutabilirdiniz. İnanılmaz bir sevgisi ve merhameti vardı. Asla umutsuz olmayan bir adamdı. Onunla çalışmak büyük başarıydı."
"MASADA HERKESİN OTURMASINI SAĞLARDI"
Siyasal iletişim işleriyle 1990'lı yılların başından itibaren ilgilendiklerine işaret eden Olçok, 1999'da Doğru Yol Partisinden gelen teklifle ilk büyük siyasi kampanya işini yaptıklarını kaydetti.
Cevat Olçok, ağabeyinin çalışma sistemine ilişkin de bilgi vererek, "Arter'in oluşturduğu masaya herkes otururdu. Herkesi sonuna kadar dinlerdik. O masada her kesimden gazeteci, sosyolog, psikolog, siyasetçi, araştırma şirketleri ve ekonomistler olurdu. Toplumu analiz etmek ve anlamak için her şeyi konuşurduk. Sonra aldığımız bu verileri günlerce kendi aramızda tartışırdık. Onun bence en büyük özelliği masada herkesin oturmasını sağlamaktı. Açıkhava reklamcılığına çok büyük yenilikler getirdi. Her zaman dünyayı çok iyi takip eder, yenilikleri Türkiye'ye getirir ve kendimize özgü olarak uygulardık." değerlendirmesinde bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016'da Çorum'da olduğunu söyleyen Olçok, ağabeyi ve yeğeni Tayyip ile en son 23.57'de konuştuklarını dile getirerek, o gece yaşadıklarını şu sözlerle aktardı:
"'Bir kalkışma var ne yapalım ne önerirsin?' dedi. Ailenin diğer üyeleri ve anneciğim Sapanca'daydı. 'Oraya geçelim mi?' diye sordu. 'Şimdi sen yola çıksan, bildik tanıdık şahsiyetsin seni hemen yakalarlar.' diye cevap verdim. O zaman 'Ben Abdullah Tayyip'le Üsküdar'a iniyorum.' dedi. Biz de o zaman yeğenim Fatih ve Yılmaz ağabeyimle beraber Çorum'a indik. En son görüşmemiz böyle oldu. Ertuğrul diye bir arkadaşımdan, 'Erol ağabeyin vurulduğu söyleniyor, doğru mu?' diye bir telefon geldi. Sonra Erol ağabeyimi Abdullah Tayyip'i aradık ama bir türlü ulaşamadık. Sonra ağabeyimin ve Abdullah Tayyip'in şehit olduğu haberini aldık. Çıktık geldik Çorum'dan. Nasıl bir yolculuktu, nasıl geldik, çok fazla hatırlamıyorum."
"EROL OLÇOK KÜLTÜR-SANAT VE İLETİŞİM VAKFI KURMAK İSTİYORUZ"
Cevat Olçok, daha önce de "(Kahramanın Ardından) Erol Olçok Kitabı" adıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da yer aldığı, Olçok'un dost ve arkadaşının düşünce ve görüşlerine yer verilen iki eser hazırladıklarının altını çizerek, bir belgesel hazırlığında olduklarını da sözlerine ekledi.
Erol Olçok adına vakıf kurmak istediklerine vurgu yapan Cevat Olçok, "Erol Olçok Kültür Sanat ve İletişim Vakfı kurmak istiyoruz. Erol ağabeyimin hayatta iken verdiği bursları, bu vakıf üzerinden devam ettirmek istiyoruz. Amacımız Erol ağabeyimin dostlarını ve arkadaşlarını da bu çatı altında toplayıp Erol ağabeyimi ve Abdullah Tayyip anmak. Elimizden geldiği kadar onun hatırasını yaşatmak istiyoruz. Çünkü Erol Olçok bunu hak ediyor." diye konuştu.