Tarihi 16. yüzyıla kadar uzanan Deneme türünün dünya edebiyatındaki en popüler temsilcileri denince akla gelen ilk sisim Montaigne olur. Montaigne'in denemeleri eğitim hayatımız boyunca deneme denince ilk aklımıza gelen metinlerdir. Peki, nedir bu deneme denen şey? Gelin denemenin tanımına ve özelliklerine hep birlikte bakalım.
Deneme, yazarın herhangi bir konu kısıtlamasına tabi tutulmadan dilediği konuda kendi duygu ve düşüncelerine yer verdiği edebi metinlerdir. Türk edebiyatında deneme türüyle tanışma maalesef Avrupa Edebiyatı'ndan çok sonralara, Tanzimat döneminin ardından edebiyatta soyut konulara dönülen Servet-i Fünun dönemiyle mümkün olmuştur.
Edebiyat türleri içinde yazara en özgür ve özgün yazı yazma şansını tanıyan deneme türünde konu sınırlaması bulunmaz. Bir yazar canının istediği herhangi bir konuda, fikirlerini açıkça ifade ettiği kısa yazılar yazabilir. Bu yazılar denemedir.
Deneme türündeki konu kısıtlaması olmamasına en iyi örnek ünlü İngiliz Yazar Charles Lamb'ın "Domuz Rostosu Üzerine" adlı denemesi sayılabilir.
Denemede ele alınan konular bilimsel gerçekliğe dayanmak zorunda değildir. Tamamen yazarın duygu dünyası ya da bir konudaki fikirlerinden de oluşabilir.
Türk edebiyatının en büyük deneme ustalarından Nurullah Ataç, deneme türünü tanımlamak için denemeye "Ben'in ülkesi" demiştir.
Denemenin akıcı, açık ve anlaşılır bir üslupla yazılması oldukça önemlidir.
Denemede giriş cümlesi oldukça önemlidir. Öyle ki denemenin ilk cümlesi okuyucuyu yazının içine çekmeli ve onda merak uyandırmalıdır.
Deneme yazarları denemelerde okuyucuyu kendi düş dünyalarında kısa bir gezintiye çıkarmalarıyla meşhurdur.
Deneme yazıları bazen bir konuyu, bir düşünceyi, bir duyguyu tanımlamak bazen ise bunu eleştirmek için de yazılabilir. Edebiyatımızda eleştirel deneme örneklerinin en bilinenlerini Vedat Günyol, Nermi Uygur, Füsun Akatlı gibi yazarlar vermiştir denebilir.
Deneme yazılarında bol paragraf bulunması hem ele alınan konunun daha rahat işlenmesine hem de denemenin okuyucu tarafından daha kolay okunmasına neden olur.
Denemelerin de makaleler gibi bir düşünsel taslağı bulunsa da denemeler makaleler kadar kısa yazılar değildir.
Deneme yazarları bazen de insanların hepsinin gözünün önünde duran ama kimsenin görmediği ya da üzerine düşünmediği bir olayı, bir eşyayı, bir duyguyu insanlara düşündürtmesiyle meşhurdur.
Deneme türünde soru sorulur ancak bu sorular sohbet gibi karşısındakinden bir cevap bekleyen sorular değildir. Deneme yazarı bir konuya dikkat çekmek için bir soru cümlesi öne sürerse kendi sorusunu kendisi yanıtlayıp yazıya devam eder.
İşte sizin için Montaigne - Dostluk ve Dostluk Bağları adlı denemesinden birkaç paragraf...
Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır.
Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu (Etienne de la Boetie: Montaigne'in en iyi dostu. İyi yürekliliği ve bazı şiirleriyle tanınmıştır.) niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim.
Ruhlarımız o kadar sıkı bir birliktelikle yürüdü, birbirini o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en gizli yanlarına kadar birbirine öyle açıldılar ki ben onun ruhunu benimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güvenecek hale geliyordum. (...)