İlk öğrenimini Nizip'teki ilkokulda tamamladı. 1926-27 yıllarında Adana Erkek Öğretmen Okulu sınavlarını kazanarak bu okula başladı. 1931 yılında öğretmen olarak mezun oldu.
Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne devam etti. Burayı da 1944 yılında bitirdi. Bir süre Atatürk ve Haydarpaşa Erkek Liselerinde felsefe öğretmenliği yaptı.
1946 yılında ise İstanbul Ünıversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'ne asistan olarak girdi. Bu bölümde 1949'da "Doktor", 1953'te "Doçent" ve 1961 yılında da "Profesör" ünvanlarını aldı.
İzmir'de okul arkadaşları olan Kemal Bilbaşar, Nurettin Ardıçoğlu ve Şair İlhan İleri ile birlikte "Aramak" dergisini çıkardı. Cahit Tanyol'un yazı hayatı şiirler ve edebiyat eleştirileriyle başlamıştı.
İstanbul'a geldiğinde genç sanatçı kuşağı ile birlikte "Yenilik", "Sokak" ve "Değirmen" dergilerini çıkarmış, 1946'da Yahya Kemal'in de katıldığı "Akademi" dergisini yönetmiştir. Bunların yanısıra "Vatan", "Yeni Sabah" ve "Cumhuriyet" gazetelerinde toplum sorunları üzerinde sürekli yazılar yazmış ve uzun yıllar bu gazetelerin yazı kadrosunda bulunmuştur.
Tanyol'un toplum modeli:
Tanyol, toplumbilim ile birlikte, tarih içindeki oluşumları da kendi disiplini açısından incelemeye çalışmıştır. Toplum anlayışında, toplumsal değişmeyi açıklarken üstyapıya ait bazı kavramları sık sık kullanır ve bunları uzun bir şekilde açıklamaya çalışır. Bu yüzden bu kavramlara ve bunlar arasındaki ilişkiye değinmek gereklidir.
Ahlak
Tanyol'a göre ahlak, bir toplumsal yapıyı bize açık olarak belirleyen bir ölçüttür. Ona göre ahlakın kaynağı din ve akıl değil, adet ve törelerdir. Bir toplumun çözülüp çözülmediğini o toplumdaki ahlak durumundan anlayabiliriz.
Eğer bir toplumun toplumsal ve ekonomik yapısında bir bozukluk varsa bu, o toplumda bir ahlak bunalımının doğmasına yol açar. Tanyol, burada toplumsal yapının öğelerinden birinde olan bir değişmenin toplumsal ilişkide bir kopukluğa yol açacağını varsayar.
Toplumsal değişmede her öğe aynı anda ve aynı oranda değişmeyeceğine göre bütün toplumlarda değişme sürecinde bir çözülmeden söz etmek gerekecektir. Böyle bir anlayış toplumsal olguları anlamamızı ve yorumlamamızı güçleştirecektir.
Bu nedenle toplumsal çözülmeden söz etmek yanlış bir davranış olmaktadır. Ona göre toplumsal değişme ahlakta da bir takım değişmelere yol açar. Toplum sürekli bir değişme, yaratma içinde olduğu için yeni kuşak tüm bunların içinde büyüyor ve ister istemez onlarla değişiyorlar. Böylece onların ahlaki değerlerin değişmesini anlaması mümkün olmuyor.