Atatürk ilkeleri en başında Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak sunulsa da 1937 yılında bir kanun güvencesine alınmış ve anayasal olarak ülkenin ideolojisi konumuna getirilmiştir. İşte Atatürk ilkelerinden halkçılık ilkesiyle ilgili merak edilenler ve halkçılık ilkesi etrafında hayata geçirilen inkılaplar...
Atatürk'ün halkçılık ilkesi aslında ülkenin yönetim biçimi olarak belirlenen demokrasinin idrak edilmesi için hizmet eden bir ilkedir. Halkçılık ilkesine göre halkın yönetimi halk tarafından yapılır ancak halkın menfaati doğrultusunda yapılır.
Halkçılık ilkesine göre devletin asli görevi halkın çıkarını korumak, refah ve mutluluğunu temin etmektir. Halkın hiçbir sınıfının diğer bir sınıf üzerine hâkimiyeti ve üstünlüğü bulunamaz. Bu da şu demektir: Türkiye Cumhuriyeti'nde hiç kimsenin hiç kimseye karşı dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet, ekonomik güç açısından bir üstünlüğü bulunamaz. Kanun önünde herkes eşittir.
Atatürk ilkelerinden olan Halkçılık ilkesinin en büyük önemi halkın yeni devleti benimsemesini ve kendini bu devlete ait hissetmesini kolaylaştırmasıdır. Herkesin herkesle eşit haklara sahip olması ve belli kesimlerin hem ekonomik hem de kanun önünde ayrıcalıklı olmaması halkın her kesiminin Cumhuriyet'e olan bağlılığını arttırmaktadır.
Halkçılık ilkesi sayesinde ülkenin en ücra köşesindeki vatandaşın da en merkezi şehirde yaşayan vatandaşın da temel insanlık hakları olan sağlık hakkı, eğitim hakkı eşitlenmiştir. Eğitim tüm çocuklar için mecburi kılındığı için ücra köylerde yaşayan vatandaşların ikinci sınıf insan sayılmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Halkçılık ilkesi sayesinde Anadolu'nun ücra bir köyünde yetişmiş bir çocuğun devletin imkanlarıyla aldığı eğitim sonucunda Cumhurbaşkanı olması bile artık mümkündür.
Halkçılık ilkesi doğrultusunda bir vatandaş bir konuda hakkını aramak istediğinde kanunlar onun hakkını korur. Belli bir zümreye ait olmasa da belli bir partinin destekçisi olmasa da kanunun ona sağladığı güçten yararlanabilir ve örselenmez.