Aklim ilimler, detaylı incelemeler sonucu ortaya çıkan kanıta dayalı bilgiler içeren ilim gruplarından meydana gelmektedir. İslam dünyasına tercüme faaliyetleri sonucu girerek gelişim göstermişlerdir. İslam dininde bu ilimlerle gözlem ve deney sonucu edilen bilgilerin nakli ilimleri desteklediğini kabul edilmektedir.
Akli ilimler herhangi bir temel kaynağı bulunmayan; insanların deney, gözlem ve yaratıcı çalışmalarıyla ortaya çıkardığı ilimleri içerisinde barındırır. İslam dinine göre bu ilimler, dinin içerisinde aslında yer alır. Yani kaynağını Kur'an- Kerim'den ve hadislerden alan nakli ilimlerin desteklenmesine, daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunur.
Akli ilimler içerisinde temel olarak fizik, kimya, matematik, edebiyat gibi ilimler yer alır. Geniş anlamda bugün fen veya sosyal bilimler olarak adlandırılan alanlar, akli ilimlerin kapsamına girer. Dünyayı, kâinatı daha iyi anlamak amacıyla çeşitli alanlara yönelik inceleme sağlayan bu ilimler, İslam kaynaklarında yer alan kanıtlanamaz bilgileri destekler.
Akli ilimlerin kaynağı Hicri 200-220 yıllarında yapılan tercüme faaliyetlerine dayanır. İlimleri kaynağı bizzat tercümelerin alındığı alanlardır. Bu dönemde ağırlıklı olarak Antik Yunan eserleri ve Helenistik dönemin mirası İslam dünyasına girer. Dolayısıyla akli ilimlerin dayanağı İslam dünyasında değildir.
İslam öncesi dönemde Yunanlara, Keldanilere hatta Zerdüşte'e kadar dayanır. İslami dönem öncesinde bu uygarlıklar, akli bilimler alanındaki bilgilerin temelini oluşturmuşlardır. Özellikle Eski Yunan Medeniyeti döneminde edebiyat, matematik, felsefe gibi alanların gelişimi hızlanmıştır. Dolayısıyla akli bilimler, bu alanlarda çalışma yapanların eserlerine dayanır.
Akli ilimlerin zemini Halife Mem'un'un geçmiş dönemlerin bilgi birikimi tercüme ettirerek Bağdat'ı bir ilim kenti haline getirmesi sonucu oluşur. Bu tercüme faaliyetlerini okuyarak bilinçlenenler, İslam dünyasında bilim adamı ya da filozoflar olarak tanımlanan cemaati meydana getirirler. Bu cemaat İslam dünyasında ilk defa kaynağı İslam'a dayanmayan ilimleri ortaya çıkarır.
Zamanla kimi Müslüman ilimciler ile cemaat arasında birbirilerinin aleyhlerinde oldukları yönünde tartışma yaşanır. İki topluluğun da amacı hakikatin bilgisi ulaşmak olmasına rağmen farklı yöntemlere başvurdukları için birbirinden ayrılırlar. Bunun sonucunda akli ilimler, dini ilimlerden ayrı olarak kabul edilir. Sonraki yüzyıllarda yapılan çalışmalar sonucunda ise aslında ikisinin de birbirini desteklediği ve eşzamanlı kullanılmaları gerektiği konusu İslam dünyasına hâkim olur.