Son peygamber olan Hz. Muhammed'in doğduğu çevrenin yanı sıra o dönemde bölgenin sosyal ve dini özellikleri pek çok kişi araştırılmaya devam etmektedir. Hz. Muhammed (sav) doğduktan sonra bir vakit annesi Amine'nin yanında kalmıştır, ardından sütanneye verilmiştir. Küçük yaşta ticarete atılan Hz. Muhammed çocukluk döneminden itibaren olgun tavırları, güzel ahlakı ve huzur verici yönleri ile ön plana çıkmakta idi. Peygamber efendimiz hakkında bilgi sahibi olabilmek için kati suretle Peygamber Efendimizin doğduğu çevreyi tanımak gerekir.
HZ. MUHAMMED'İN DOĞDUĞU ÇEVRE
Hz. Muhammed'in doğduğu yer olan Mekke, ticaret bakımından önemli merkezler arasında yer almaktaydı. Ekonomik açıdan gelişmiş bir şehir olmasına karşın o dönem insanların hem kendine hem de başkalarına saygısı yok denecek kadar azdı. Zengin fakir ayrımı, köle satışları, rüşvet, eşitsizlik ve putperestlik gibi tüm olumsuzluklar burada davam etmekteydi.
Mekke yakınlarındaki bazı kentlerden her sene insanlar gelerek burayı ziyaret ediyordu. Ziyaretçilerin buraya gelmelerindeki amaç ise Mekke'de bulunan süs eşyaları ve gıda ürünlerini satın almaktı. Bununla birlikte dini ziyaretlerini yerine getirmek isteyenler Kabe'de bulunan putlardan yardım diliyor ve dualar ediyorlardı. Kabe'deki putların sayısının o dönem 360'tan fazla olduğu bilinmektedir. İslam dininin benimsenmesi ile bu bölgede birçok farklılık söz konusu olmuş, bunların başında ise Kabe'de bulunan putların hepsi buradan uzaklaştırılmıştır.
Bununla birlikte o dönemde Allah'ın varlığına ve birliğine inanan, kötülük etmekten kaçınarak iyi bir birey olarak yaşayan kişiler de mevcuttu. Hz. İbrahim'in dinini sürdüren bu kişilere Hanif adı veriliyordu.
PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU ÇEVRENİN SOSYAL VE DİNİ ÖZELLİKLERİ
Peygamber Efendimizin doğduğu yerde putperest, Hristiyan ve Yahudi gibi farklı inanışlara sahip kişiler yaşamaktaydı. Kabilelerin her birinde ilah olarak görülen farklı putlar bulunmaktaydı. Tek bir yaratıcıya inanılıyor, yaratıcılara edilen duaların kabulü için ise kendi yapmış oldukları putları kullanıyorlardı. Mekkeli müşrikler ölümün ardından cennet ve cehenneme inanmazlardı. En büyük istekleri fazlasıyla kazanmak ve dünyanın geçici zevkleri ile oyalanmaktı. Hal böyle olunca da toplum içinde zulüm ve haksızlık yaygınlaşıyor içki, kumar, hırsızlık, gasp gibi her davranış normal görülüyordu.
Güçlüler zayıflara acımaz, köle, kadın ve kız çocuklarına asla değer gösterilmezdi. Bebeği kız olarak dünyaya gelenler bu durumdan büyük hayıf duyar ve onları ölüme terk ederdi.
Peygamber efendimizin doğmuş oluğu Mekke şehrinde Arapların bir kısmı şehirlerde yerleşik olarak yaşarken bir kısmı çöllerde ve kırsal alanlarda göçebe olarak yaşamını sürdürüyordu. Göçebelere bedevi adı veriliyordu ve bu kişiler çadırlarda barınır ve hayvancılık ile uğraşırlardı. Köy ve şehir yaşamını sürdürenler ise tarımın yanından ticaret ile uğraşmaktaydılar.
Gelişmiş bir ticaret şehri olan Mekke'de Araplar Yemen ve Suriye şehirlerinde develer ile ticaret yolculukları yaparlardı. Yılın belli dönemlerinde Mekke'de panayırlar kuruluyor ve burada çeşitli sosyal faaliyetlerin yanı sıra ticaret yapılıyordu. Mekke'de bu dönemde sosyal açıdan yürütülen diğer faaliyetler arasında ise şiir sanatı bulunmaktaydı. Burada zaman zaman şiir yarışmaları düzenleniyor, güzel bulunan şiirler Kabe'nin duvarına asılıyordu. Bu dönemde şairlere karşı duyulan büyük bir saygıdan da söz etmek mümkündür.