Oysa, Türk ulusal varlığını yok derecesine indirmeye kararlı olan İtilaf devletleri, mütarekeyi kendi anlayışları doğrultusunda uygulamaya başladılar.Osmanlı ordusunun hızla terhisine, silahların alınmasına ve ülkeyi işgale başladılar.
Türkler için durum umutsuz görünüyordu.Ülke parçalanmış, nüfusu azalmış halk uzun savaşlarla bitkin düşmüştü.Aydınlar, bağımsızlığı değil, bağımlılığın alacağı biçimi tartışıyorlardı.Wilson ilkeleri ve amerikan mandası aydın çevrelerde büyük ümitler ve hayaller yaratıyordu.
Mütareke uygulamasına ve işgallere ilk tepkiler, rum ve ermeni nüfusunun çok olduğu bölgelerde ortaya çıktı.Buralardaki ermenilik ve rumluk davalarına karşı Türkler, kendi hukuklarını korumak ve temsil ettikleri bölgelerin Türkiye`den koparılmasını önlemek için "Müdafaa-i Hukuk" örgütleri oluşturmaya başladılar.
Yunalılar`ın İzmir`i işgali ve Anadolu içlerine ilerlemesine Türkler`in tepkisi ani ve sert oldu.İlerleyen yunan birlikleri ordu ve milis güçlerinin silahlı direnişiyle karşılaştı.
İzmir`in işgalinden bir gün sonra 9. ordu müfettişliği göreviyle İstanbul`dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa`nın 19 mayıs 1919`da Samsun`dan Anadolu`ya geçişiyle Türk ulusal hareketi ihtiyaç duyduğu önderine kavuştu.Mustafa Kemal Paşa` ya verilen görev, Müslüman Hıristiyan çatışmalarını yatıştırmak, bölgede faaliyet gösteren çeteleri dağıtmak, kalan Türk birliklerinin terhisine ve silahsızlandırılmasına nezaret etmekti.Ama o, bunun yerine Türk anayurdunun işgale karşı si-silahlı direnişini örgütlemeye koyuldu.