26.07.2014 tarihinde yayınlanmış olan yönetmeliğe göre eylül ayı sonunda 69 ayını doldurmuş olan çocuklar ilkokula başlayabiliyor. 72 ayını doldurmuş çocukların ise kaydı zorunlu. Öte yandan velinin talebi doğrultusunda bu yaş 84 aya kadar çıkabiliyor. Yine velilerin dilekçeyle başvurmaları durumunda 66-67 ve 68 aylık çocuklar da okula başlayabiliyor. Bu da ilkokul birinci sınıftaki yaş dağılımında çeşitliliğe neden oluyor. 84 aylık bir öğrenci ile 66 aylık bir çocuk aynı sınıfa düşüyor. Bir sınıftaki öğrenciler arasındaki yaş farkı 18 aya kadar çıkabiliyor. Bu da özellikle öğretmenler için ciddi problemlere neden oluyor. Eğitimciler "Bir başka ifadeyle yeni doğmuş bir bebek ile 1.5 yaşına gelmiş bir çocuğa aynı eğitimi vermeye çalışıyoruz" diyor.
HOMOJEN DAĞITIM YAPILDI
Milli Eğitim Bakanlığı da (MEB) yaşanan bu sıkıntıları dikkate alarak bu yıl ilkokul 1'inci ve ortaokul 5'inci sınıf öğrencilerinin sınıf yerleştirme işlemlerini e-okul üzerinden yaptı. Yerleştirme işlemleri yapılırken öğrencilerin yaş farkı dikkate alındı ve yaşları birbirlerine yakın öğrencilerin aynı sınıfta olmasına dikkat edildi. MEB kaynaklarından alınan bilgiye göre aynı sınıfta olan yaşı daha küçük çocuklar akran zorbalığına daha sık maruz kalıyor. Bu nedenle aynı yaş grupları homojen bir şekilde şubelere dağıtıldı.
NASIL SORUNLAR YAŞANIYOR?
ODTÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü'nün yaptığı bir araştırmaya göre bir çocuğun ilkokul birinci sınıfa başlaması için bir işi kendi başına tamamlama ve kalem tutma gibi becerilere sahip olması gerektiği belirtiliyor. Bu yaş grubunda ilkokula başlayan çocukların bazı problemler yaşayabilecekleri vurgulanan çalışmada bu sorunlar şöyle sıralanıyor:
● İlköğretim programları içinde yer alan çalışmalar için 7 yaş çocuklarının bile kas becerileri yetersizken, küçük yaş grubundaki çocukların kas becerilerinin yetersiz olması kaçınılmazdır.
● Çocuklar bir ders saati boyunca dikkat sürelerini koruyamayabilirler, yakın yetişkin ilgisine ihtiyaç duyarlar ve oyun aracılığı ile sosyal kural ve normları içselleştirebilirler.
● Tuvalet ihtiyaçlarını karşılamayabilirler. Yemek yerken desteğe ihtiyaç duyarlar. Öz bakım becerileri yetersizdir.
● İlkokul sınıf ortamı küçük yaş grubundaki çocukların gelişimlerini ve öğrenmelerini desteklemez.
ÖĞRETMENLER NE DİYOR?
Erken yaşta okula başlayan öğrencilerin durumlarıyla ilgili görüştüğümüz öğretmenlerin aktardıkları gözlemler ise şöyle:
● Çabuk yoruluyorlar. Zaman zaman ağlama krizleri yaşıyorlar.
● Ödev yapmakta zorluk yaşıyorlar.
● Duygusal gelişimlerinin yetersizliği nedeniyle dikkatlerini toplama, odaklanma gibi sorunlar yaşayabiliyorlar.
● Fiziki olarak küçük olmaları, akran zorbalığına maruz kalma ihtimalini de artırıyor.
● Birinci sınıf öğrencileri dil becerilerinin gelişim düzeyine bağlı olarak okumaya geçerler. Okula normal yaşta başlayan çocuklar daha çabuk okumaya geçerken erken okula başlayan çocuklar daha geç okumaya geçerler.
● Düğmelerini ilikleme, fermuarını çekme, giyinme, çantasını toplayıp düzenleme gibi motor becerileri gerektiren işleri yardım almadan yapamazlar.
EN SAĞLIKLI YAŞ 72 AY
Eğitimciler "Farkı mümkün olduğunca en aza indirmek için ilkokula sadece 70 veya 72 aylık çocuklar başlayabilmeli. Ay olarak okula başlama yaşını sınırda doldurmuş olan çocukların fiziksel, duygusal dil ve motor becerilerinin gelişimlerinin uygunluğunun kontrol edilmesi çocuğun akademik gelişimini olumlu yönde etkileyecektir" diyor. SABAH'a konuşan Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, "72 ayını dolduran çocuklar bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan okula hazır hale gelirler. Bu çocuklar okula uyum sorunu en az yaşanan çocuklar olacaklardır. Gelişim dönemi açısından 66-71 aylık çocuklar oyun çağı çocuklarıdır. Bu çocukların ilkokul disiplinine girmesi onların ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini sekteye uğratarak yıllarca sürecek olan akademik hayatları açışından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Anaokuluna devam etmiş olduğu için okula hazır olduğu düşünülse bile 72 aydan küçük çocuklar ilk yıllarda başarılı olsalar da üçüncü sınıftan sonra zorlanmaya başlarlar. Okula erken yaşta başlayan çocukların sınıf arkadaşları tarafından maruz kaldığı 'Sen küçüksün' tavırları, öğrencinin üniversite yaşamında bile etkisini sürdürür" bilgisini verdi.