Okuma yazma bilmediği halde 40 mısralık şiirler yazan anası, Ali Atmaca'yı göç yolunda, Toros Dağları'nda doğurdu.
Kilim dokuma tezgahlarındaki yünlerde tanıdı renkleri. İlk sergisini henüz ilkokuldayken açtı. Yayınlanmayan kitaplar yazdı binlerce sayfa.
İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde üç yıl atölye çalışmalarına katıldı. Paris'te sanat dolu 20 yılın ardından bir sevdanın peşine takılıp ülkeye döndü. Kıskanıp eleştirmek isteyenler resmini Miro'ya, Picasso'ya benzeterek onun daha fazla tanınmasını sağladı. Soyut kadın figürleri ile Picasso Müzesi'nde, Nice Modern Sanatlar Müzesi'nde, Antibes'te yerini aldı. Ayşan Karakaya ise, kıskanıldı ama kıskanmadı. Pek çok sanatçı kendi tablosundan başkasına duvarında yer vermezken, o beğendiği sanatçının resmine sahip olmak için aç kalmayı göze aldı. Atmaca, Karakaya'nın resimlerini alınca ikilinin yolları kesişti. Birbirlerine ilham verdiler, birbirlerinden muzipçe alıntılar yaptılar, çok güzel eserler çıkardılar ortaya. İkili son olarak Ekol Sanat Galerisi'nde birlikte açtıkları "Gümüşlük Büyücüleri" isimli sergileri ile sanatseverlerin karşısına çıktı.
Röportajda bile ayırmaya kıyamadığım Ali Atmaca ve Ayşen Karakaya ile Gümüşlük Büyücüleri sergisinin olduğu Ekol Sanat Galerisi'nde hayatlarını, sanatı konuştuk.
Ne zamandır birlikte sergi açıyorsunuz?
- Ayşen Karakaya: Bu 3. birlikte sergimiz olacak. Biri İstanbul'da olmuştu, 2 yıl önce İzmir'de, yine Ekol'de yapmıştık.
Yolunuz nasıl kesişti?
- Ali Atmaca: Ben Gümüşlük'teydim.
Atölyem Bodrum'da, Gümüşlük'te.
Sonra Ayşen de oraya göçtü.
Ondan önce tanışıyordunuz değil mi?
- Ayşen Karakaya: 2005 yılında yeni mezun olmuştum. Ali Atmaca ile hiç tanışmıyoruz, sadece aynı galerinin sanatçılarıyız. Ali Atmaca benim resimlerini çok beğenip, satın almaya başlıyor. 3. resmimi aldığını duyduğumda tanışmayı istedim. O zaman tanıştık, arkadaş olduk. Bundan 6-7 yıl önce Bodrum'da bir sergiye katılıyordum. Geldiğimde Ali'yi ziyaret ettim. Bir kitap projesi vardı, onunla birlikte çalıştık, daha doğrusu yardımcı oldum. İş bitti ve ben Gümüşlük'ten dönmek istemediğime karar verdim. İstanbul'u terk edip, Gümüşlük'e yerleştim. Sonra dost olduk. Acayip bir şey yakaladık, resim dışında da hayatta garip bir ilişki yakaladık. O resimlere yansıyor.
Sanatçılar, başka sanatçılarının tablolarını çok sık almaz değil mi?
- Ayşen Atmaca: Ali benim resimlerimi satın aldığında 24 yaşındaydım.
Resimlerimi ilk aldığında bir iş adamı zannetmiştim. "Kim bu adam, üçüncü resmimi alıyor" dedim, "Ressam Ali Atmaca"dediler. Benim için inanılmaz bir şeydi.
- Ali Atmaca: Çok resim alırdım.
İyi bir koleksiyonum vardı. Bedri Rahmi'ler, Ergin İnan'lar, Mübin Orhon'lar bayağı resmim vardı. Bir gün galeriye geldim, yeni gelmiş resimler açıyorlar, kırmızı bir resim vardı. Kimin bu dedim? Ayşen Karakaya'nın dediler, alıyorum dedim.
6-7 tane resmini aldım.
Resimleriniz birbirinize benziyor mu?
- Ali Atmaca: Ayşen Karakaya bütün resimlerine bir çarpı koyar, bir yerine, küçük ya da büyük. Mesela ben o çarpıyı aşırdım, ben de çarpı koymaya başladım bazı yerlere.
Ayşen Karakaya da benim fonları aşırdı. Bütün benzerliğimiz bu kadar.
- Ayşen Karakaya: İkimizin de hikayelerimiz, görüşümüz ve kavramsal çıkışımız aynı. Plastik anlamda birbirimize çok oturmuyoruz. Bu kadar yan yana olup da özgünlüğümüzü ve kendi kişiliğimizi koruyor olmamız hoşuma gidiyor.
Resme ne zaman başladınız?
- Ali Atmaca: Emeklerken. Ciddi söylüyorum. Anam kilimi kullanacağı renklere göre onları kaynatarak boyardı kazanlarda. Kırmızı sular, mavi sular, yeşil sular akıyor. Ben onların içinde emeklermişim.
- Ayşen Karakaya: Annemin anlattığına göre, masal kitabı alınır, okudum bitti, oturup resimlerini çizmeye çalışırmışım.
Sanat tarihi okumak önemli değil mi?
- Ali Atmaca: Bir şeyin tarihini bilmezseniz, ona rağmen birşeyler yaparsanız, sanat olmaz. Aynı şekilde akademik tarzla gidersen, buna akademik resim derler. Sanat olmuyor daha doğrusu. Güzel sanatların kuruluş amacı resim öğretmeni yetiştirmek.
Sonra liselere gidiyor, öğretmen oluyorlar, oradakilere resim yapmayı öğretiyorlar. Sanatçı olmak başka bir durum.
Duygularınızı resimle arlatıyorsunuz...
- Ayşen Karakaya: Bizim bu savaşma yöntemimiz. Başka bir silahımız yok, kullanacak başka bir şeyimiz yok. Böyle isyan ediyorum.
- Ali Atmaca: Birisine kızıyorum, birisi haksızlık ediyor mesela. Öyle bir resim yapacam ki mahvedeceğim hepinizi, şimdi görürsünüz diyorum.
Para kazanıyor musunuz?
- Ayşen Karakaya: Kazanıyoruz tabii. Sonuçta resim yaparak yaşıyoruz.
İkimizin de ek bir geliri, kirası, başka bir ikinci işimiz yok. Resim yaparak yaşıyoruz. Ben Türkiye'deki özellikle Ali jenerasyonu ustamız olan sanatçıların bu fiyat tavırlarını anlamıyorum. Plastik sanatlara karşı sokaktaki insanlara çıkan bütün yolları tıkıyorlar. Ben daha ulaşılabilir olmak istiyorum.
Berrin BİRER