FETÖ'cüler hainliklerini gizlemek için suyu öyle bulandırdı ki ak ile karanın ayrışması 2 şeye bağlıydı: Devletimizin mücadele azmine ve zamana... Çok şükür ki vatanseverler kahramanca iz sürüyor, devletimiz de devlet büyüklerimizin liderliğinde FETÖ'nün üzerine kararlılıkla gidiyor. Zaman geçip su berraklaştıkça da algı operasyonları çöküyor, her şey yerli yerini buluyor... Herkes artık çok iyi biliyor, karşımızda sıradan bir örgüt yok! Şeytana pabucunu ters giydirecek türden tipler bahsettiklerim. Kendileriyle mücadele edeni cezalandırarak paçayı nasıl kurtarmaya çalıştıklarını ancak yaşayan bilir. İşte onlardan biri benim. Rektör danışmanı olarak görev aldığım İzmir Gediz Üniversitesi'ni FETÖ'den temizleme çabalarımızı engellemek için yapmadıkları kalmamıştı. Hele 17-25 Aralık sonrası, özellikle de 2015 ve 2016 yıllarında dozu giderek artan örtülü bir savaş yaşadım. Önce pasifize ederek uzaklaştırmak istediler. İnternet ortamında aleyhimde yazıp çizdiler, hedef gösterdiler. İlk kıvılcımı çakan ise kendini internet gazetecisi olarak tanıtan, yüzünü bile görmediğim biriydi. Geçenlerde MİT operasyonuyla yurtdışında yakalanıp yurda getirilen o kişi mahremlerdenmiş meğer! Rektör Prof. Dr. Seyfullah Çevik önümde set oldu, yıkamadılar. 2015'in sonunda üniversitedeki yönetim değişikliğini fırsat bilip düğmeye bastığımızda savaş alenileşti.Tek kurtuluşları, bizi FETÖ'cü olarak etiketleyip itibarsızlaştırarak durdurmaktı. O kritik dönemde hiç ummadığımız yerden darbe geldi! Bugünlerde adı Adnan Oktar grubuyla anılan bir gazetecinin yazdığı yazı ayağımıza pranga oldu. Üniversiteyi FETÖ'den kurtarmak istememizin arkasında kendimizi kurtarma isteği olduğuna sözü getirmiş, "Devlet yemez bu bayat numaraları" demişti. Tam da FETÖ'cülerin arzuladığı şeydi. O yazı yüzünden kapılar bir süre yüzümüze kapandı, mücadelemiz sekteye uğradı, 15 Temmuz öncesinde birileri de altın değerinde zaman kazandı. Allah yardım etti, bizi bizim kadar iyi tanıyan vatansever dostlar sayesinde o çamur üzerimize yapışmadı ama sitem ederek söylüyorum izi kaldı! Üzüldüm, kırıldım, 'zaman her şeyin ilacı deyip' sustum, fakat yılmadım. Yılmayacağım da... Bana her zaman inanıp kucak açan gazetem Sabah'ta 2011'den bu yana yazarak ve mahkemelerde bizzat görev alarak mücadeleyi sürdürüyorum. Ve gururla söylüyorum... Kapatılan kurumlar arasında hainlere karşı en hızlı ve etkili mücadele, FETÖ'nün tüm engellemelerine rağmen Gediz Üniversitesi'nde yapılmıştır. En önemlisi de bulandırdıkları suda sap ile samanı karıştırarak masumları yakıp kendilerini kurtarma çabaları boşa çıkmıştır. O yazının yayımlandığı gün yüzüme bakıp pis pis sırıtanların şimdi kimi hükümlü, kimi kaçak. Ben ise aynı yerdeyim, Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü 1993'te bu mesleğe girmeye karar veren vatansever bir gazeteci olarak mücadelenin tam da merkezindeyim. Zamanı ve yeri geldi, tarihe not düşmek istedim..