Karayolu Trafik Güvenliği Günü ve Trafik Haftası'nın açılış törenindeyim...
İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın yüreklere su serpen bilgiler aktarıyor. Aşkın'ın trafik güvenliğine verdiği önemi, özellikle de emniyet kemeri hassasiyetini duymuştum.
Fakat o gün işittiklerim, Sayın Müdür hakkında bildiklerimin çok az olduğunu öğretti bana.
Göreve gelir gelmez emrindeki 12 bin polise ilk talimatlarından biri,
"Hepiniz aynı zamanda trafik polisi olarak görev yapacaksınız" olmuş.
Bunu demekle kalmayıp takibini de yapmış.
2017'de 690 binin üzerinde araç denetlenmiş. Bu yıl ise rekor kırılmış, denetimden geçirilen araç ve sürücü sayısı 4 ayda 890 binin üzerine çıkmış. Sene sonuna kadar durdurulmayan araç kalmayacak, hatta bazıları birden çok denetlenecek.
Peki sonuç ne?..
Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın gururla ve mutlulukla anlatıyor:
"Trafik kazaları yüzde 75 azaldı, trafikte ölümleri en çok azaltan kent güzel İzmirimiz oldu. Tek amacımız trafik bilincini toplumsal hafızamıza kazıyarak insanımızın can, beden sağlığı ve mal kaybını önlemek..."
25 yıllık meslek yaşamımda yazılarımın
önemli bölümünü trafiğe ayırmış bir gazeteci
olarak umutlarımın güçlendiği o törenden
hemen sonra
Doğançay Mezarlığı'nın yolunu tuttum.
İzmir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası'nın eski başkanlarından
Sedat Öner'i son yolculuğuna uğurluyorduk.
Üzerindeki toprak daha kabuk bağlamamış 5 mezar tam da önümdeydi.
Kara demir levhalardaki soyadlar aynıydı:
Karabulut
Sonra gözüm ölüm tarihlerine ilişti, işte o an yüreğimin yandığını hissettim.
Dikili'deki trafik kazasında can veren 5 kişilik Karabulut Ailesi oracıkta yatıyordu.
Arkadan gelen bir trafik eşkıyası onların aracına çarpmış, hepsine Azrail olmuştu.
Cansın 14 yaşındaydı, Ege 9, Çınar ise daha 4! Anne Ebru ve baba Bülent Karabulut bir hafta öncesine
kadar öpüp koklayıp bağırlarına bastıkları
3 çocuklarıyla yine yan yanaydı ama şimdi
toprağın kara bağrında.
Trafik gerçeğinin yürek parçalayan ibretlik acı fotoğrafıydı tam da önümde duran. Ve o görüntü İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın'ın ne demek istediğini ve ne yapmaya çalıştığını anlatıyordu...
Bana da paylaşmak düştü.
Bir gazeteci olarak trafik acısının o fotoğrafını paylaşmazsam mesleğime ihanet etmiş, bu topluma olan borcumu ödememiş olurdum çünkü.