Türk çağdaş resim sanatının yaşayan en önemli temsilcilerinden olan Devrim Erbil, üçüncü kez Ekol Sanat Galerisi'nde İzmirlilerle buluştu. Ortaokuldayken tanışabildiği resme bir ömür veren hocaların hocası, öğrencileri emekli olup köşelerine çekilirken, yeniliklerin arkasından koşmaktan vazgeçmedi. Kendi kendini yenileyen, üreten bir resim kavramını bularak resmi algılama süresini artıran büyük ressam, sanatseverleri resmin içinde gezdirdiği çalışmasından sonra bu sergide de sanal gözlük ile onları resmin içine soktu.
Sadece sanatıyla değil, yenilikleriyle de sanatseverleri kendisine hayran bırakan Devrim Erbil ile Ekol Sanat Galerisi'nde 8 Mayıs'a kadar devam edecek sergisi hakkında konuştuk.
Sanatı teknoloji ile buluşturup şaşırttınız?
- Bir sözünüz olmadığı zaman bir sergi açmanın manası yok. Her sergi sanatçının sınavıdır. Sanatla yaşamın kuralları aslında birbirine çok benzer. Orada da girişimci olmak, farklı bir şey söylemek, yeni bir şey söylemek. Tıpkı Yunus Emre'nin söylediği gibi, "Bir söz söylemek gerek melekler dahi bilmez ola". Bu bence sanatın ve yaratıcılığın en güzel tarifidir. Ben sanatı sadece tuvaldeki olay olarak almıyorum, yaşamın içine sokmaya çalışıyorum.
Şu anda İstanbul'a gittiğiniz zaman Dolmabahçe Camii ile Kabataş arasında bir perde duvar göreceksiniz. Her gün 500 bin kişi önünden geçiyor, bu duvarda sergilenen resimlerimi görüyor. Halk sevdi bunu. İlk defa bunu ben yaptım. Keşke diğer sanatçılara da yapılsa.
Bu serginin en önemli özelliği nedir?
- Sergimde birkaç önemli nokta olduğunu söylemeliyim.
Bir defa İzmir'de açmak çok güzel benim için. Ekol Sanat Galerisi'nde 3. sergim. Ekol Hastanesi ve Ekol Sanat Galerisi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz ile buranın doğuşunda beraberdik. İlk sergiyi açtım, sonra çok da güzel yürüttü İzmir, çok önemli sanatçıları bu galeride karşıladı. O bakımdan Ekol'ün Türk sanatında ve İzmir'de önemli bir yeri olduğuna inanıyorum.
En azından tanıtmak, reklam yapmak, kataloglarlar yapmak bir özveridir. 5 yıllık bir galeride 3 tane sergi açmak, hem galeri için farklı hem de benim için.
Bu sergimde, birkaç şey öne çıkıyor.
Birincisi ben daima kendimi yenilemek adına bir şeyler yapıyorum.
Kentlerin resmini yapan bir ressam değilim. Ama oralarda anılarım, yaşantılarım, duygularım, orası ile ilgili öngörülerim, sevgilerim o kentte yaşanmışlığın bir sonucudur, toplamıdır bu sergidekiler.
Adını oradan verdik.
Bir kenti düşlerken, düşlemekle, kent arasındaki benim bağlantım. İkili bakışın örnekleri var bu sergide.
İkili bakış nedir?
- İkili bakış ile farklı bir bakış açısı oluşturuyorum.
Mesela buraya bakıyoruz, burayı kendi perspektifi içinde görüyoruz, ama aynı görüntüde arkamızı göremiyoruz.
Ben yeni resmimde hem önümü hem arkamı görüyorum. Ya da bir tarihi yapı içinde, hem onun tavanını hem de aşağıyı bir arada nasıl gösteririm. İşte bu sergide bunu irdeliyorum. İkili bakış. Ya da iç mekan, dış mekan aynı resimde.
Serginizde "Sanal Devrim" büyük ilgi çekti...
- Biliyorsunuz sanal gerçeklik diye bir olay var. Takıyorsunuz gözlüğü, o olayın içindesiniz. Ben yeni bir boyut getirdiğimi düşünüyorum.
Siz benim resmimin içine giriyorsunuz, canınız isterse tekneye binip dolaşıyorsunuz. Ya da bir yapının içine girip, tavanı ya da gökyüzünü seyredebiliyorsunuz. Orada, gökyüzünde benim bir büstümü görmek mümkün. Ya da o mekanın içinde benim çizgilerimle oluşan bir dünyanın her adımda farklı bir boyutunu gören, sürekli birbirini izleyen ve her birinde farklı bir estetik değere ulaşan Devrim Erbil resmi ile her zaman karşılaşıyorsunuz.
Onu getirdim. Bu da bu serginin bir yeniliği.
Biz buraya ekip ile geldik.
Daha profesyonel manada bu. Mükemmel bir sonuç, mükemmel bir sergi örneğini daha Türkiye'de öyle şeyler olmadığını, sanatçı küratör, sponsor, bütün bunların bileşiminden yankıları olan o yola doğru gidişi var Ekol'ün.
Tabii bu da büyük bir özveri istiyor. Mehmet Bey şimdiye kadar bunu yaptı, dilerim bundan sonra da yapsın. Genç sanatçıların Türkiye'de çok büyük desteğe ihtiyacı var. Onlar başka mesleğe yönelirler ise sanatlarını yapamıyorlar ise onlara da yazık, bana da yazık. Ben de 50 sene nefes tükettim.
Gençlerin sizi geçmesinden korkmuyor musunuz?
- Bu bir yarış, beni mutlaka geçenler olacak. Ama ben pek kolay geçilmemek için yeniliği takip ediyorum, örnek olmaya çalışıyorum. Konferanslarda anlatıyorum. Ben ufak bir memur çocuğuydum, üniversiteye geldiğim zaman baktım ki para yollasalar ailemin bütçesi sarsılacak, ilk 3 aydan sonra, üniversiteyi bitirinceye kadar hayatımı çalışarak kazandım. Gece 3'lere kadar Bedri Rahmi'nin mozaiklerini dizdim, yazın fuarlarda çalıştım, demiryollarında saati 60 kuruştan işçilik yaptım. Bana bir direnç kazandırdı, bir özgüven getirdi, Bakın diyorum, insan çok severse, çok çalışırsa istediği yere gelebilir.
O umudu vermek için kendimi anlatıyorum.
Resimlerinizi yaparken destek alıyor musunuz?
- Destek alıyorum tabi, asistanlarım var, yardımcılarım var. Resimlerimde ana çizgi, desenimi büyütüyorlar, koyuyorlar. Bütün dünyada da böyle. Çünkü asistanlarımın yaptığı bir noktaya kadar. Onlar teknik kısımları çözüyorlar, geliyorlar, kopya ediyorlar ozalitle benim desenimi, ana renkleri koyuyorlar, sonra bana geliyor. Bakıp karar verdikten sonra ben çalışmaya başlıyorum.
Bir duyarlılık, bir ruh ilave ediyorsunuz.