Meslekte 25'inci yılım, gazetecilikte çeyrek asrı geride bırakmak üzereyim...
Bugüne kadar tespitlerimi, tenkitlerimi ve önerilerimi yazarak anlatmaya çalıştım.
Zihnimden ve kalbimden geçenleri son 7 yıldır da Sabah Gazetesi'nin bölge ilavesi Egeli Sabah'taki bu köşede ifade ediyorum.
Şöyle geriye bakıp, yaşananları ve o yaşananlara dair gözlemlerim ile yazdıklarımı gözümün önünden geçirince, ülkemizin var olma savaşını görüyorum...
Gazeteciliğe başladığım 1990'lı yıllar, birilerinin devlete meydan okumaya devam ettiği bir dönemdi.
Terör eylemleri ve toplumsal olaylarla kamu iradesi zayıflatılmaya, devlet erkini oluşturan milli birlik sarsılmaya çalışılıyordu! Birileri bunları, sözde demokrasi, insan hakları ve özgürlükler uğruna yapıyordu!
Onları destekleyenler de kamu otoritesini sarsmak hangi demokrasiye güç verecek, kime ne gibi özgürlükler sağlayacak diye hiç düşünmüyor; devlet hedef haline getirilirken, suçlular kahramanlaştırılıyordu!
Kökü dışarıda, kolları ise burada olan çevrelerin kontrolündeki oluşumlar, bir yandan devlete saldırırken, diğer taraftan da devleti baskıcı ve otoriter olarak gösteriyordu.
İnsan hakları örgütleri ile demokrasi kuruluşları da devletimizin kendisini savunma hakkı sanki yokmuşçasına tavır alıyor, estirilen ihanet ateşini körüklüyordu.
SENARYO HEP AYNI
Dağlarda, sokaklarda, meydanlarda ve gazete, dergi, kitap satırlarında sistematik saldırı vardı. İçeriden ve dışarıdan kuşatılan siyaset krizlerle boğuşuyor, ekonomi ise hep alarm veriyordu.
Gazeteciliğe işte böyle bir ortamda adım attım, sonrasındaki süreç de pek farklı olmadı.
Oyuncular değişse de senaryo hep aynı kaldı, hedefteki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güçlenip dik durması hiçbir zaman istenmedi.
Son çeyrek asırda nasıl saldırı altında olduğunu gazeteci gözlüğüyle gördüğüm devlet erki şu an hiç olmadığı kadar güçlü.
Milli eserimiz devletimizi ve ortak geleceğimizi yok etmeye programlanmış unsurlarla mücadele hiç olmadığı kadar etkin yapılıyor.
Demokrasi kuralsızlık rejimiymiş, özgürlükler de devlete özgürce saldırma hakkıymış gibi görenlerin ve hukuksuzluğu hukuk diye yutturmaya kalkanların devri geçti.
2018, milli birlik, beraberliğin ve toplumsal dayanışmanın daha da arttığı, bunun sonucunda da devlet erkinin daha da güçlendiği bir yıl olsun.
Vatanımız varsa biz de varız...
Devletimiz güçlüyse biz de güçlüyüz...