Sahneye ilk kez 14 yaşında "Sensiz Yıllarda" isimli şarkıyla adım atan ve 40 yılı aşkın süredir sanat serüvenine devam eden Nükhet Duru, usta yorumculuğu ile "Beni Benimle Bırak", Ben Gene Sana Vurgunum", "Melankoli", "Cambaz", "Mahmure" gibi bir döneme damga vuran parçalarıyla Türk halkının gönlünde taht kurdu. Türk popen özel seslerinde olan bri olan Nükhet Duru, sahnelerin ardında yaşadığı hayatını, en özel şarkıları ve farklı tarzda karoegrafisi ile oluşturduğu "Beni Nükhet Duru Sanıyorlar" isimli kabaresini hayranlarıyla buluşturdu. Nükhet Duru ile İzmir'de sahnelediği kabaresinin öncesi Egeli Sabah olarak bir araya geldik ve ortaya keyifli bir sohbet çıktı.
Kabarenin ismini neden "Beni Nükhet Duru Sanıyorlar" koymaya karar verdiniz? Kabareden bahsedebilir misiniz?
Ben aslında insanların benden beklediğinin aksine çok sade, kendi halinde hatta neredeyse çocuksu, halim selim bir insanım. Evde yün örerim, takı yaparım, yemek yaparım. Bir yandan da yakınlarım doğal halimin, tepkilerimin, olaylara verdiğim cevapların, sakarlıklarımın çok komik olduğunu söyler hep. Kendi kendime çizgi film izlerim. İzlemekle kalmam seslendirmeye başlarım, filleri, karıncaları, deniz kızlarını. İnanın ki her günüm baştan aşağı bir maceradır, sokağa çıktığım an başıma kesin komik bir şey gelir hiçbir şey olmazsa saçma bir şeye takılır düşerim. Ama Türkiye beni daha çok süslü, fıkır fıkır, femme fatale Nükhet Duru imajıyla bilir ya, ben de dedim ki Beni Nükhet Duru Sanıyorlar oysa bende daha neler neler var? Tiyatrocu arkadaşlarımın da ısrarıyla seyircime kendi doğal halimi, gönlümde biriktirdiğim küçük anekdotları şarkılarla bezeyerek anlatmaya yılların muhabbetini bu sefer de böyle tamamlamaya karar verdim. Kabare iki bölümden oluşuyor. İçinde hem küçük hikayeler, hem şarkılar, hem güncel konular yer alıyor ama biraz da seyircinin katılımıyla değişiyor, gelişiyor her seferinde. Bir gece bir diğerine benzemeyebiliyor.
İlk sahne deneyiminiz nasıl oldu? Şarkı söylemeye nasıl başladınız?
İlk kez 14 yaşında, birazda tesadüfen çıktım sahneye. Yan komşumuzun oğlu müzisyendi, son anda solistlerinin başına bir şey gelmiş, tırım tırım yeni birini arıyorlardı, akşama kadar balkonda, orada burada şarkı söylediğimi duyuyorlarmış. Teklif etmeriyle kabul etmem bir oldu. Müziğe olan aşkıma gelince klişe gelecek belki ama çok küçüklükten beri tutkuyla şarkı söylerdim. Fakat bu işi meslek olarak seçme opsiyonuna sahip olabileceğimi fark ettiğim andan sonra bir an bile başka bir şey olmayı düşünmedim hayatta. Muazzam bir iletişim içinde olduğum dolayısıyla salt şarkı söylemenin çok ötesinde olağanüstü bir haz duyduğum bir yer sahne.
İzmir'i ve İzmir seyircisini nasıl buluyorsunuz?
İzmir her ayak bastığımda mutluluk hissiyle dolduğum benim için çok özel bir şehir. Havası, kokusu, tarihi ve insanıyla... Fuar anılarımdan bahsetmeye kalksam sayfalar yetmez. Türkiye'nin kalbinin İzmir'de attığı yıllar... Her sene iple çektiğimiz günler... Ben onları güldürmeyeyim, mutlu etmeyeyim de ne yapayım...
YENİLİKÇİ GENÇLERE HEP DESTEK VERİYORUM
40 yılı aşkın bir müzik kariyeriniz var. Bugün müzik dünyasını ve gençleri nasıl buluyorsunuz?
Çok beğendiğim genç meslektaşlarım
var. Farklı üslupların ve genel kabul
görenin dışında kalan tarzların da kendi
dinleyici kitlelerini oluşturmaya başladığını
görmek çok güzel. Pop müzik
diye adlandırılan müziğin bir nevi "slogan
cümleler" ve birbirine benzeyen
melodiler üzerine kurulmuş, duygudan
ve nitelikten yoksun salt eğlence amaçlı
tüketime yönelik yapısından çok hoşlanmıyorum
bu nedenle genç, yenilikçi
ve cesur genç arkadaşları hem çok
beğeniyor hem de destekliyorum.
Nükhet Duru'nun hayatında onu en çok etkileyen üç olay desek cevabınız ne olur?
Birincisi anne olmak hiç kuşkusuz...
İkincisi hem annesiz
hem babasız kaldığını bilmek.
Üçüncüsü de 1999
depremi diyebilirim...
Siz hiç hüzünlü görmedik. Her zaman güler yüzünüz, zarif konuşmalarınız ve sakin hayatınızla biliyoruz. Oğlunuz Cem'i basından uzak, sessiz sedasız büyüttünüz. Şöhret dünyasının içinde bu dengeyi nasıl sağladınız?
Kendi içinde huzurlu, şartlarla
uyumlu ve hiçbir
şeyi fazla zorlamayan
bir insanım ben. Cem'e
gelince hayatı çok
erken tanıyıp, şöhretin
yükünün ve bedelinin
ağır olduğunu hem
görüp hem bildiğimden
bunu bir nebze
bile çocuğumun
yaşamasını
istemedim.
Onu da
kendimi de
korumak,
korunaklı
bir alanda
tutabilmek
istedim ve
bunu
becerdim.