Şu
Sevan Nişanyan var ya...
Cezaevinden firar edip
Atina'ya sığınan!
FETÖ'cülerle ilk kez karşı karşıya gelmeme neden olan kişidir.
Basın danışmanı olarak görev aldığım
Gediz Üniversitesi'ndeki ilk günlerimdi.
Sevan Nişanyan'ın konferans vermek üzere üniversiteye davet edildiğini öğrenince
'Çağıracak başka isim mi kalmadı' diyerek karşı çıktım.
Öğrenci etkinlikleriyle ilgilenen birimin başındakilere, bu kişinin neden getirilmemesi gerektiğini tek tek sıraladım.
İzmir'in turistik köyü Şirince'de karıştığı suçlardan hakkında birçok dava bulunduğunu, kanun-hukuk dinlemeyip devlete meydan okuduğunu söyledim.
"Hukuku nasıl çiğnediğini, devlete nasıl meydan okuduğunu mu öğrencilere anlatacak" diye sordum.
Umurlarında bile olmadı!
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Boşanmak isteyen eşinin üzerine dışkı döktüğünü hatırlattım.
"Ne var ki bunda" der gibi yüzüme bakıldı!
En sonunda dayanamayıp, Peygamberimize ve dinimize yönelik sözlerini, milli-manevi değerlerimizle nasıl alay ettiğini anlattım.
"Yapacak bir şey yok, öğrenci organizasyonu" diyerek kestirip atıldı,
sözün bittiği yerdi!
Peygamberimize, dinimize ağza alınmayacak laflar eden bir kişiyi ısrarla davet etmek istemeleri, neden konferans vermemesi gerektiğini anlatmama rağmen duymazdan gelmeleri beni çok rahatsız etmişti.
O zaman cemaatçi olarak bilinen o kişilerin dindarlığına, din ve devlet anlayışına ilişkin zihnimde birçok soru işareti oluştu.
Gizledikleri gerçek yüzlerinin görülmesi, takiyye ile örttükleri niyetlerinin tam olarak çözülmesi zaman alacaktı.
Sevan Nişanyan konferansı ikazlarıma rağmen gerçekleşti, hem de dinleyici katılımının yoğun olması için manidar derecede yoğun duyuruların ardından.
Protesto edip dinlemeye gitmedim, bu etkinliğin basınla paylaşılması isteğini de yerine getirmedim.
Gediz Üniversitesi'nde hakkımdaki ilk şikayet de konferansı düzenleyen öğrenci topluluğu tarafından bunun üzerine yapıldı.
AYNI GEMİNİN YOLCULARI
O topluluktakiler ve danışman hocaları benim için artık neler neler dediyse, sözcüklerin özenle seçildiği diplomatik bir dille uyarıldım, yersiz bir hassasiyet gösterdiğim ima edildi.
Geri adım atmadım, basın bülteni hazırlamayacağımı, gereken neyse yapabilecekleri belirtince ipler iyice gerildi.
Rektörümüz, o gün ve daha sonrasında bana sahip çıkmasaydı işten atılmıştım.
O öğrenci topluluğunun her etkinliğine şüpheyle baktım, aramızdaki gerginlik de giderek büyüdü.
Bildiklerini okumaya, nerede aykırı bir ses varsa bulup getirmeye devam ettiler.
Hatta sırf bana inat, Sevan Nişanyan'a 2'nci kez konferans verdirttiler.
Ve bu kez
sınırlarımızın ötesinde buluştular.
Cezaevi firarisi o kişi de, Gediz Üniversitesi'ne ısrarla davet ettikleri aykırı seslerle genç dimağları zehirleyip çaktırmadan devlet düşmanlığı tohumları ekenler de yurtdışında, kaçak.
Ne diyelim?..
Aynı yolun yolcularıymış hepsi!