Yalan söylemekteki ustalıklarını ve rol yapmaktaki oyuncuları kıskandıracak yeteneklerini
Gediz Üniversitesi maceramın özellikle son günlerinde az görmedim.
Üniversitenin, FETÖ ile anılmaya başlaması üzerine devlet yönetimine bırakılması, terör örgütü mensubu kim varsa derhal uzaklaştırılması istenince ezberleri bozulup suratlarındaki maske düşmüş, o güne kadar ustaca sakladıkları çirkin yüzleri açığa çıkmıştı.
BİZANS OYUNU AZ BİLE KALIR
Yüzlerine kondurdukları
'mübarek insan' ifadesinin arkasında çevirdikleri entrikalara, sağ gösterip sol vurmadaki ustalıklarına o süreçte az tanıklık etmedim.
Tekerlerine kim çomak soktuysa, onu önce itibarsızlaştırma, ardından pasifize etme, en sonunda ise tamamen yok etmedeki şeytani marifetlerini anlatmaya
'Bizans oyunu' demek bile yetmez.
En iyi bildikleri inkar, iftira ve hedef saptırmadaki ustalıklarını görmek isteyen, yargı sürecine baksın.
Daha önceleri FETÖ'nün varlığını asla tanımıyor, cemaatlerine toz kondurmuyorlardı.
Aradan geçen sürede ilerleme kaydedilmiş! Artık FETÖ'yü ağızlarına alıyorlar.
Ne var ki!
Kendilerinin FETÖ'cü olmadığını pişkince savunurken, onların dışındaki neredeyse herkesi, özellikle de hedef seçtikleri kişileri FETÖ'cü ilan ediyorlar.
Yalanlarına ikna etmek için tertipledikleri kumpas belgeleri, fotoğraflar, iddialar havada uçuşuyor!
Uzaktan kumanda edildikleri yerden gelen talimat demek bu yönde.
Yargılananlar, itiraf edeceklerine iftira ve inkar ederken; dışarıdaki avaneleri, mahkemelerin bilgisine başvurmak için davet ettiği tanıkları taciz ve tehdit ediyor.
"Yaptıklarınız yanınıza kalmayacak, bir gün hesap soracağız" deme cüretini
hala kendilerinde görebiliyorlar.
FETÖ'DEN TEMİZLENMELİ
Gediz Üniversitesi'nde çalışıyormuş gibi
görünen, perde arkasında ise başkalarına hizmet
edenlere buradan bir çift sözüm var...
Üniversite terör örgütüyle anılmaya başladığında, sizinle uzaktan yakından ilgisi olmayan çalışanlar, mezunlar ile öğrenciler büyük rahatsızlık ve üzüntü duyarken...
Siz neden hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordunuz?
O neyin rahatlığıydı, neye güveniyordunuz?
Yoksa 15 Temmuz'u mu biliyordunuz?
"Üniversite FETÖ'den temizlenmeli" dediğimizde ve bu yönde harekete geçtiğimizde
neden rahatsızlık duyup, üzerimize yürüdünüz,
ben ve benim gibi düşünenlere açık
cephe açtınız?
Bizler mesai bittiğinde evimizin yolunu tutarken, akşam karanlığı çöktüğünde ya da sabahın erken saatinde kampüsün sadece kendinize tahsis ettiğiniz 'mahrem' yerlerinde neden toplanıyordunuz, o alacakaranlık toplantılarında neler konuşuyordunuz?
Gizli haberleşme programları kullanmaya ihtiyaç duymanızın sebebi neydi?
Niçin gizlenme ihtiyacı duydunuz?
Saklamaya çalıştığınız şey, gerçek yüzünüz, hain yönünüz müydü?
Şunu iyi bilin...
Kene gibi yapıştığınız, elinizden gitmesin diye çevirmediğiniz dümen bırakmadığınız Gediz Üniversitesi sizin yüzünüzden kapandı, binlerce gencimiz ve çalışanlar sizin yüzünüzden mağdur oldu, sizin yüzünüzden dünyalar karardı.
Hiçbir şey olmamış, hiçbir şeyden sorumlu değilmişsiniz gibi istediğiniz kadar davranın,
istediğiniz kadar inkar ve iftira edin.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Hele hele sizin yalanlarınızla gerçeklerin üstü asla kapanmaz.
GERÇEKLERDEN KAÇIŞ YOK
O üniversitede kimin kim olduğunu ve ne yaptığını herkes biliyordu, ne kadar saklamaya çalışsanız da gölgeniz gibi sizi takip eden gerçeklerden kurtulamazsınız?
Keşke...
Doğruları söyleyeceğine namusu ve vicdanı üzerine yemin eden tanıkları taciz, tehdit edeceğinize ve arlanmak bilmeden
yalan rüzgarı estireceğinize; hakikatleri anlatabilme cesareti gösterseniz, devletin yanında yer alabilseniz.
Ama nerde sizde o irade, samimiyet ve vatanperverlik?..
İradenizi teslim ettiğiniz şer ve ihanet merkezinden yönetilmeye devam ettiğiniz sürece...
Elinize tutuşturulan kağıtları mahkemelerde okuyarak, yalana da, inkara da, iftiraya da, ihanete de devam edersiniz siz!