Yakın tarihimize düz mantıkla bakarsak eğer şunu okuruz:
Milli Mücadele, 9 Eylül 1922'de zaferle sona erdi.
15 Mayıs 1919'da ilk kurşunun atıldığı İzmir'de, 3 yıllık savaşın ardından son kurşun da sıkılarak kurtuluş destanı yazıldı.
Hepsi bu kadar mı?...
Kahraman ecdadımız, Atamızın önderliğinde '
fiili işgali' o gün bitirdi bitirmesine de Milli Mücadele bitti, işgal harekatı tam olarak kalktı mı? Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne bu topraklarda olup bitene, özellikle de
15 Temmuz'a bakan ve tarihi esnek mantıkla akıl süzgecinden geçiren, gerçekle yüzleşir, reel tarihi okumuş olur. O da bize şunu gösterir:
Osmanlı'nın son döneminden itibaren bizimle hesaplaşmaya hız verenler, satırlarını kanla ve entrikayla yazdıkları o kirli hesap defterlerini hiç kapatmadı. İçimizden devşirdikleri satılmış hainler maşa yapılıp, bu millete gün yüzü gösterilmedi. Birbirimize bağlayan, bizi var eden değerlerimize içimizdeki gizli ellerle hayasızca hücum edildi.
Demokrasi, insan hakları ve düşünce özgürlüğü bahanesiyle devlet düşmanlığı körüklendi. Farklı olmak, farklı duruş sergilemek ayrıcalıkmış gibi gösterilip
ayrılıklar kaşındı, isyankarlık özendirildi, beraberliğimiz dinamitlendi.
Ekonomik, siyasi ve toplumsal çalkantılar peşi sıra sahnelendi, biri sona ermeden diğerinin fitili ateşlendi. Krizlerle temeli atılan kaosların ardından, dışarıdan planlanıp kumanda edilen sözde
'milli' darbelerle balans ayarı verildi.
Tek kurtuluş reçetesi olarak sunulan o darbelerle darbenin en ağırı millete indirildi; her defasında ülke kaybetti, hasta adamlığa itildi.
BİRLİK İÇİNDE OLUNMALI
Yetmedi, türlü türlü terör örgütleri musallat
edildi, içeriden dışarıdan ihanet ateşleri yakılıp
Anadolu yangın yerine çevrilmek, millet birbirine
düşürülmek istendi. Bir olmamız, diri ve
güçlü olmamız, dik durmamız asla istenmedi;
çünkü hesap bitmedi! Çoğumuz farkında
değilken bile süre gelen mücadele, 15 Temmuz'da
bambaşka bir boyuta geçti.
Şer odaklarının eseri ihanet şebekeleri
FETÖ, PKK, DEAŞ ve
DHKP-C'nin Türkiye düşmanlığında nasıl el ele verdiği 15 Temmuz'da gün yüzüne çıktı. Askerimizin şahadet kefeni şanlı üniformamıza gizlenen FETÖ hainlerinin maskesi o gün düşerken, birilerinin bizimle hesaplaşmasının sırları da ifşa oldu, cevapsız sorular yanıt buldu.
İhanetin korkunçluğu, perde arkasında oynanan oyunun iğrençliği karşısında millet kenetlendi, milli ve manevi değerlerine daha sıkı sarıldı. 15 Temmuz'un öncesini ve sonrasını kapsayan bu sürece dair şunların altı çizilmeli:
Kör noktaların ortadan kalktığı tarihimiz artık daha net okunuyor, dost da düşman da biliniyor. Geçmişte olup bitenler, gelecekte bizi bekleyen olası tehlikelere ışık tutuyor.
Milli Mücadele sürüyor, deşifre edilen hainliklere ve kirli oyunlara karşı milli duruş da tavizsiz sürmeli. Ve...
Akif'e kulak verilmeli:
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.