Sonbaharda uzun yolculuklara çıkmak istersin. Güz mevsimini anlatacak en güzel fotoğrafları, kendi hüznünle, duygularınla besleyerek çekmektir hayalin En tenha doğa köşelerinde, bir akarsu kıyısında, bir toprak yolda, bir gölün yansımalarında, sabah gün doğarken, gün kavuşurken akşamüzerleri. En mükemmeli bulmaktır amacın
Önce deniz yaşlı bir güzelliktir bulut örtünür Sonra sokak lambaları daha solgun görünür Yaprak düşer sürahi üşür camlarda ilk yağmur damlaları Günler kısalıyor diye aldatma kendini Aslında kısalan senin ömründür. Attila İLHAN Güz mevsiminin ilk yağmuru bütün bir yaz boyunca kurumuş toprağa, otlara, yapraklara düşerken, rüzgarlar aylarca hasret kaldığınız nem kokusunu topraktan alır, size taşır. Koca bir yaz mevsimi geride kalmıştır. İlk yağmur, eğer ömrünüz varsa kimbilir kaçıncı kez yaşanacak bir mevsimin habercisidir. Yazlık giysiler yavaş yavaş kışlıklarla yer değiştirir. Çocuklar okula başlar. Günler kısalır. Uzak kasArtık evlere çekilme vaktidir, gün çabuk iner, erkenden yakılır ışıklar... Lodoslar sıklaşır, toza toprağa bulanır, ağaçlar, yapraklar, sokaklar... Rüzgarlar güz yağmurlarının habercisidir. Parke taşı döşeli kasaba sokakları tenhalaşır. İlk yağmur damlaları herkesin uykuda olduğu bir gece vakti her şeyi usul usul yıkayıp geçer, yaz mevsimini de beraberinde götürerek. Sabah uyandığınızda mevsim sonbahardır. Sonra, uzun yolculuklara çıkma isteği uyanır içinizde...Mevsimi anlatan en güzel fotoğrafları, kendi hüznünle, duygularınla besleyerek çekmek istersiniz... En tenha doğa köşelerinde, bir akarsu kıyısında, bir toprak yolda, bir gölün yansımalarında, sabah gün doğarken, gün kavuşurken akşamüzerleri...
HEYECAN ZİRVEYE ÇIKIYOR
Sonra bir cuma gecesi kendinizi, eğitmen Bahadır Kocabıyık'ın yönetiminde Narlıdere Belediyesi Fotoğrafçılık Kursu öğrencileri Argonotlar'ın arasında buluverirsiniz... Saat 22.00'de hareket edecek otobüsün yolcularının hepsi heyecanlı... Her meslekten her yaştan değerli kişiler var aralarında... Mühendisler, öğretmenler, araştırma görevlileri, gencecik işadamları, ev kadınları, aydınlık yüzlü kızlı erkekli üniversite öğrencileri... Aldıkları teorik eğitimi pekiştirmek üzere Yedigöller, Gölcük, Abant Sonbahar Renkleri Saha Çalışması'na gidiyorlar. Neşe içindeler, şakalaşıyorlar aralarında... Usta fotoğraf sanatçısı arkadaşım Aykut Fırat'ın yol arkadaşı olarak bu ekibe katılıyorum. Bir büyük otobüs ve bir midibüsle İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Düzce üzerinden çoğu gece karanlığında olmak üzere 612 kilometrelik yolculuğun ardından Bolu'ya ulaşacağız. Molaları da eklersek eğer 8-10 saatlik bir yolculuk. Hareket ediyoruz ve çevre yolundan Manisa'ya yöneliyoruz, gecenin karanlığında. Kısa molalar vererek Manisa'yı, Balıkesir'i, Bursa'yı geçiyoruz.
2900 HEKTARLIK PARK
Bolu'ya giriyoruz. Eşyalarımızı odalarımıza yerleştiriyoruz ve kahvaltı ediyoruz ardından. Sanki biraz geç kalırsak bütün sonbahar yaprakları dökülecekmiş gibi, acele ediyoruz. Serüvene hazır herkes. Fotoğraf makineleri, teleobjektifler, geniş açılar, tripodlar... Argonotlar yeni bir sefere çıkıyor olmanın keyfi içinde... Yedigöller, Gölcük, Abant Sonbahar Renkleri Saha Çalışması'nın ilk durağı Yedigöller Ulusal Parkı. Bolu ile Yedigöller arası 42 kilometre. Ama toprak yol kullanılacak gibi değil. Bu yüzden doğa cennetine Mengen üzerinden 109 kilometrelik bir yolculuğun ardından ulaşıyoruz. Yedigöller şaşırtıyor beni, tahmin edemeyeceğim yoğunlukta bir kalabalık. Günübirlikçiler, fotoğraf sevdalıları, yürüyüşçüler, kampçılar, herkes burada... Argonotlar fotosafari için hazırlıklarını yaparken ben size Yedigöller Ulusal Parkı'nı tanıtmalıyım. 1969 yılında ulusal park olarak ilan edilen Yedigöller, 2900 hektarlık bir alanı kaplıyor. Bolu- Yedigöller güzergahı bütün bir kış boyunca kardan kapalı, ulaşım kışın yalnızca Yeniçağa- Mengen- Yazıcık üzerinden yapılıyor.Her iki yolun da büyük bölümü stabilize kaplama. Batı Karadeniz Bölgesi'nin oldukça engebeli bir yöresinde bulunan milli parkta heyelanın oluşturduğu göller, ve "Orman Denizi"ni andıran zengin bitki örtüsü benzersiz. Yedigöller Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl olarak adlandırılıyor. Kademeli vadide yer alan yedi gölün aralarındaki çağlayanlar, seyir terasları ile görsel lezzet yöreye has özelliklerle bütünleşiyor. Ulusal parktaki orman varlığını kayın, meşe, gürgen, kızılağaç, karaağaç, karaçam, dişbudak, sarıçam, köknar, ıhlamur gibi ağaçlar oluşturuyor.
ALABALIK ÜRETİLİYOR
Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda hızla artan sayıda geyik, karaca, ayı, yaban domuzu, kurt, tilki ve sincaplar yaşıyor. Ülkemizdeki ilk kültür alabalığı üretme istasyonu 1969 yılında burada kurulmuş. Yedigöller Ulusal Parkı içindeki Kapankaya manzara seyir yerine çıkıldığında gölleri ve eşsiz güzellikleri görmek mümkün. Ulusal park içinde kampçılık, günübirlik piknik, yürüyüş, fotoğraf çekimi gibi faaliyetler yapılırken konaklama ve yiyecek ihtiyaçları da dinlenme evleri, kır gazinosu ve kantinden karşılanıyor. Ulusal parkta çadırla ve karavanla konaklanabildiği gibi, misafirhane ve bungalovlardan da yararlanabiliyor. Yedigöller Ulusal Parkı'na giriş kişi başına 3 lira, otomobillerin giriş ücreti 10 lira, otobüsler için 55 lira ödeniyor. Ulusal parkta olta balıkçılığı için 20 lira, çadırlı kamp için 15 lira, fotoğraf çekimi için 100 lira ödeniyor.