Yola gün doğmadan çıkmak her zamanki alışkanlığımız. Alacakaranlıkta her seferinde buluştuğumuz otobüs durağında buluştuk. Kamp malzemesi kontrol edildi. Çadırlar, uyku tulumları, matlar, ocak, el fenerleri, giyecekler, el radyosu, fotoğraf makineleri, objektifler.. Her şey tamam.. Yiyecek ve içecekler Denizli'den alınacak.Malzemeyi İsmet'in otomobiline özenle yerleştiriyoruz. Kent yaşamının yoruculuğu ve bunaltıcılığından bir an önce uzaklaşmak, doğa ve sessizlikle yeniden iç içe olmak için acele ediyoruz hepimiz. Gürültüsüyle, trafiği ile, tekdüzeliğiyle İzmir'i bir an önce geride bırakıp uzaklaşmalı... Öyle yapıyoruz. Henüz güneş doğmadan otoyoldan 130 kilometre ötedeki Aydın'a yöneliyoruz. İlk durağımız Torbalı çıkışında otoyol kıyısındaki servis alanı.. Site'den aldığımız kahvaltılıklarla buradaki kafenin nefis çayı ile birlikte, gündoğumunu izleyerek sabah serinliğinde kahvaltı ediyoruz.Saat başı sigara molaları hariç Denizli'ye kadar durmak yok. Önümüzde 224 kilometrelik yol var ve amacımız saat 10.00 olmadan kent ulaşabilmek. Aydın'ı, Köşk'ü, Nazilli'yi, Kuyucak'ı geçiyoruz Buharkent'te 10 dakikalık fotoğraf çekimi. Gökyüzünün duru mavisiyle buluşan bembeyaz jeotermal buharlarını fotoğraflamadan geçmek olmaz. Denizli'de nefes alıyoruz, bindiğimiz araç soluk soluğa. Şimdi alışveriş zamanı. Kampta ateş yakılacak. Önce kömür. Sucuk, incik, biraz balık, alkolsüz ve hafif alkollü içecekler, eskiyen demliğin yerine yenisi, bol ekmek, domates, ince biber, helva, tulum peyniri, biraz kaşar, bir büyük bidon su, peçete, tuvalet kağıdı.. Çay keyfi ile ilgili gereken ne malzeme varsa bir önceki kamptan kalan, Aykut'un çantasında bol bol var.Bütün gereksinimlerimiz tamam. Şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir güzergahtan yola koyulma zamanı. Serinhisar ve Acıpayam üzerinden Gölhisar'a gideceğiz. Honaz Dağı Ulusal Parkı'nı geride bırakıp Kazıkbeli Geçidi'ni aşarak Serinhisar'a yöneliyoruz. Bu küçücük ilçeden geçerken yıllar önce bir Aralık ayında yaptığımız bisiklet yolculuğunu, o gece çadırlarla nasıl üşüdüğümüzü anımsıyorum. Oysa bugün hava olabildiğince sıcak. Gölhisar, Burdur'un ikinci büyük ilçesi.. İlçe adını 6 kilometre uzaklıkta, gölün ortasındaki adada inşa edilmiş olan Hisar'dan alıyor. İlçe dağlarla çevrili ve bu dağların en heybetlisi güneydoğudaki Kocaş Dağı. Yüksekliği 2094 metre. İlçenin güneyi ve batısı ormanlarla kaplı. Ormanların büyük kısmı çam, geri kalan alanlar meşe ve sedir ağaçlarıyla kaplı. Gölhisar'ın üç ovası var. Biri 20 kilometre uzunluğa ulaşan Gölhisar Ovası, İbecik ve Çamköy ovaları da Gölhisar'ın en önemli tarım alanları. İlçe sınırları içinde bulunan Dalaman Çayı güçlü kaynaklarını Dirmil yaylalarından alıyor, çevredeki birçok güçlü kaynak Gölhisar Ovası'nda birleşerek Dalaman Çayı'nı meydana getiriyor. Gölhisar 1964 yılında keşfedilmiş ama Türkiye genelinde tanınmayan tarihi değerlere sahip. Kibirya bunların en önemlisi.. Kibirya tarihi çok eskilere dayanan bir antik kent. ağmen hala toprak bir yoldan ulaşabildiğimiz antik kenti gezince "buraya şimdiye kadar neden gelmedik" diye soruyoruz birbirimize.. Büyük depremde yerle bir olduğundan emin olduğumuz muhteşem kalıntılar. Tamamını gezip incelemek saatler alabilir. Bizim burayı incelemek iKibirya'da tiyatro, stadyum, odeon, hamam, kilise ve lahitler gibi birçok sanatsal yapı yer alıyor. Öğle güneşi altında dolaştık stadyumu. Yaşanan şiddetli depreme karşın bölüm seyirci sıralarının büyük bölümü hala ayaktaydı. Merdivenlerden stadyumun en üst bölümüne çıktığımızda hem Gölhisar İlçesi'nin hem ağaçların henüz yeşermeye başladığı Gölhisar Ovası'nın hem de karşı dağın yamacına yaslanmış gölün önümüzde uzandığını keyifle fark ettik. Kamp yapacağımız alan tam karşımızda, ormanların arasındaydı. Oyalanmadık fazla ilçeye geri döndük ve göle doğru yola koyulduk.
KUŞLARA YAŞAM ALANI
Eski adı Yamadı olan göle aynı adı hala taşıyan köyün içinden geçilerek ulaşılabiliyor. Burası Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Sulak Alan Koruma Sahası olarak ilan edilmiş değerli bir sulak alan. Gölhisar Gölü'nün genişliği 7 kilometre, derinliği ise yer yer 6 metreye ulaşıyor. Havanın bulutlanmasına ve rüzgarın ortalığı biraz serinletmesine aldırmadan işe koyulduk hemen.Önce çadırları kurduk. Malzemeleri yerleştirdik çadırlarımıza. Ertesi sabaha kadar sönmeyecek ateşimizi yaktık sonra. Çevreyi çöplerimizden temizlerken hava alacakaranlıktı artık. Ateşi güçlendirdik biraz. Yıldızlarla doldurduk avuçlarımızı. Sabah toparlanıp yola çıktık. İlk durağımız Fethiye-Saklıkent'ti.. Ardından Göcek İskelesi'nde mola, ardından Katrancı Koyu'nda öğle yemeği, Dalyan ve İztuzu Plajı'nda günbatımı keyfi. Aydın Otoyolu'ndan İzmir'e yaklaşırken vakit gece yarısına yakındı.