Resmi rakamlar daha az gösterse de savaşın başladığı tarihten itibaren yetim kalan çocuk sayısının 98 bin olduğu söyleniyor. 30 bin çocuk ise iç savaşın kurbanı oldu. 11bin 525'i ise Suriye hapishanelerinde tutuklu.
İlk günden itibaren Suriye halkının yanında konumlanan Türkiye, mültecilere en fazla yardım eden ülkelerden biri. Ülke sınırları içindeki mültecilerin ihtiyaçlarını devlet, yerel yönetimler ve STK'lar birlikte karşılıyor. Suriye tarafındaki kamplara da yardımlar akmaya devam ediyor.
Bu yardım faaliyetlerini yerinde görmek için Kilis Öncüpınar sınır kapısından Suriye'ye girdim. Sınırda araçlar motorlarına kadar aranıyor. Son zamanlardaki bombalı eylemler güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkarmış. Yolun iki tarafında zeytin ağaçları var. Manzaraya bakarken burada savaş olmadığını düşünebilirsiniz. Ama yol boyunca oluşturulan kontrol noktaları ve İslami cephe militanları size acı gerçekleri hatırlatıyor. Halep, Kilis'e 60 km mesafede. Savaş öncesi bu bölgede oldukça canlı bir ticari hayat vardı.
RİMAS HENÜZ BİR AYLIK. ANNE SÜTÜ ALAMIYOR
İlk durağımız Şemmarin Kampı, kampta 7 bin mülteci yaşıyor. 20 sınıfta eğitim gören 6-16 yaşları arasında 610 öğrenci var.
Rimas bebekle karşılaştık burada. Rimas'ın babası, annesi ona dört aylık hamile iken şehit düşmüş. Annesi ise 15 gün önce başka biri ile evlenip kamptan ayrılmış. Rimas henüz bir aylık. Anne sütü alamıyor, teni seffaf gibi ve bembeyaz. Anneannesi onu nişasta ile besliyor. Üzerinde mavi bir tulum var onu da bir komşu yeni vermiş. Yaşamaz diyor anneannesi, Rimas çok hasta.
BABUNNUR ÇADIR KENTİ: SAVAŞIN EN AĞIR FATURASINI KADINLAR VE ÇOCUKLAR ÖDÜYOR
Babunnur Çadır Kentine geçiyoruz. Burada 8500 kişi yaşıyor. Kız ve erkek öğrenciler için ayrı okullar ve su ihtiyacını karşılamak üzere iki büyük su deposu yapılmış. Kampın zemini tamamen çamur, yürümek oldukça zor. Bu problemi gidermek için kampta zemin çalışmaları yapılıyor.
Şahitliklerimiz gösterdi ki, savaşın en ağır faturasını kadınlar ve çocuklar ödüyor. Aileler tamamen dağılmış. "Çok yoruldum" diyor Avvoş Hüseyin. "Hayatım boyunca çalıştım, şimdi ailem beni burada bıraktı". Yanında bir torunu var. Onunla birlikte yaşıyor. Gelecek konusunda karamsar değil, "biz Allah'tan umudumuzu kesmeyiz. O bize muhakkak bir çıkar yol gösterecektir" diyor.
BU ÇOCUĞA BAKMAM LAZIM
Zehra Hüseyin'in ise problemi daha büyük. Doğuştan beyin damarları hasarlı bir çocuğu var. 6 ay önce gelmiş. Eşi şehit olmuş cephede. Dört erkek bir kız çocuğu ile birlikte yaşıyor. İhtiyacını soruyoruz. "Mama ve bez" diyor, bu çocuğa bakmam lazım.
Emine Şehadi'nin de beş çocuğu var. Onun da eşi bombardımanda şehit olmuş. Savaştan önce hayatın nasıldı diye soruyorum, "eşim otobüs şöförüydü" diyor "ben de kız kardeşimle evlere temizliğe gidiyordum. Evimi yok ettiler" diyor. "Ama dönmek istiyorum."
SAVAŞIN ETKİSİ NET GÖRÜLÜYOR
Savaşın etkisini çok net görebildiğiniz yerlerden biri de Azez. Yolun iki tarafında yıkıntılar var. Özellikle büyük cami çarpıyor gözüme. Bu cami Esad'ın askerleri tarafından ele geçirilmiş, askerler minareden halka ateş açmışlar. Özgür Suriye Ordusu da askerleri etkisiz hale getirmek için caminin bir kısmını bombalamış.
Sonra bir mahalleden geçiyor yolumuz. Tamamen harabe halinde. Bu mahalleye iki yıl önce scud füzesi isabet etmiş. Füze 5.5 büyüklüğünde bir deprem etkisi yaratmış ve mahalle yerle bir olmuş.
SON DURAK BABUSSSELAM KAMPI
Son durağımız Babusselam kampı. Bu kamp en eski ve büyük kamplardan biri. 10 bin insan yaşıyor bu kampta. Günlük 18 bin kişiye İHH mutfağından yemek dağıtılıyor. İHH, Suriye'de 22 ülkeden 55 STK ile ortak projeler yürütüyor. Fırın, su deposu kurmanın yanı sıra, sıcak yemek dağıtımı, zemin çalışmaları ve eğitim faaliyetleri konusunda da oldukça aktif. Yaklaşık dört ay önce açtıkları İman çadır kentinde 5 bin aile yaşıyor. Yeni kurulan Siccu konteyner kent bittiğinde ise 10 bin kişiye hizmet verecekler.
ÖNCE GÖRMEK SONRA HİSSETMEK GEREKİYOR
Dönüş yolunda Charlie Ebdo için yapılan eylemler geldi gözümün önüne. 12 kişi için dünya ayağa kalktı. Suriye'de ki ölümlerin sayısı ise artık sağlıklı tutulamıyor. Savaşla büyüyen, savaşla doğan bir nesil var karşımızda. Hayata öfkeyle ve büyük kayıplarla başlıyorlar. Yardımların ötesinde uzun vadeli planlar ve rehabilitasyon projeleri yapmak gerekiyor. Bu bölgenin selamete kavuşması için herkesin yapabileceği bir şeyler olabilir. Önce görmek sonra hissetmek gerekiyor belki de…