UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Suriye'nin Palmira ilçesinde yeniden terör örgütü DEAŞ'ın kontrolü sağlaması bir kez daha kafaları karıştırdı. Antik kent Palmira, ilk olarak Mayıs 2015'te DEAŞ'ın eline geçmişti. 2013-2015 arasında ilçede başsavcılık görevinde bulunan Muhammed Kasım Nasır, geçen şubat ayında ilçenin rejim tarafından örgüte bilinçli şekilde teslim edildiğini anlatmış ve savcının ifadeleri uluslararası basında yankılanmıştı. DEAŞ'ın yaptığı yıkımla dünya gündemine oturan Palmira'yı, 27 Mart tarihinde ise Rus savaş uçaklarının desteğiyle rejim güçleri geri almıştı. Örgüt, önceki gün ilçenin kontrolünü ikinci kez ele geçirdi. Tüm gücünü doğu Halep'teki muhaliflere odaklayan rejim güçleri, İran destekli milisler ve Rusya, beş gün boyunca yüzlerce militan ve araçla ilçeye yüklenen DEAŞ tehlikesini görmezden geldi.
HİÇ DİRENMEDİLER
DEAŞ'ın Palmira'yı, Rusya ve Şii milislerce desteklenen ve toplamda 6 bin personele sahip Beşar Esad rejim güçlerine karşı yaklaşık 200 militanla çok kısa bir sürede ele geçirmesi dikkati çekti. Palmira'nın kısa sürede örgüte terkedilmesi, rejim savcısı Nasır'ın ifşa ettiği senaryonun ikinci kez oynandığı kuşkusunu güçlendirdi. Palmira'daki durumun sonuçlarının en fazla Fırat Kalkanı Harekatı'nı etkilemesinden endişe ediliyor. Son aylarda rejim ve destekçilerinin DEAŞ'la mücadeleden geri durması, DEAŞ'ın ele geçirdiği silahları kendisiyle etkin mücadele eden tek unsur olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) karşı kullanma olasılığını güçlendiriyor. Bir diğer şüphe uyandıran durum da örgütün yeni ele geçirdiği silahların Fırat Kalkanı Harekatı'nda kullanılan ekipmana karşılık geliyor olması. Anadolu Ajansı'na Palmira'da yaşananları değerlendiren Türk güvenlik kaynakları, rejimin DEAŞ'a terk ettiği anti-tank ve yüksek çaplı uçaksavarlara dikkati çekerek, örgütün bilinçli şekilde silahlandırıldığı sonucuna ulaştıklarını bildirdi. Güvenlik kaynakları, rejimin bölgeyi örgüte terk ederken bunları imha etmediğine dikkati çekti.