Mısır'a göç eden Gazzeli bir tüccarın çocuğu olan Yaser Arafat, Kahire'deki bir hastanede 24 Ağustos 1929'da doğdu. 4 yaşında annesi vefat edince Kudüs'teki dayısının yanında kısa süre kaldı. Üniversiteden mezun oluncaya kadar Mısır'da yaşadı. Kahire Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği eğitimine 1948-1949 yılında başlayan Arafat, 1948 yılında İsrail'in kurulması ardından fikri dünyası da şekillenmeye başladı. Diğer Araplar'dan farklı bir Filistinli kimliği inşasının gerekli olduğuna inandı. Filistinlilerin yavaş yavaş mülteci konumuna sürüklendiği bu yıllarda üniversitede okuyan Arafat, Filistinliler'in vatanlarını kendi mücadeleleriyle kazanmaları gerektiği düşüncesini benimsemeye başladı. Düşüncülerini 1952-1957'de Filistinli Öğrenciler Birliği başkanlığında sürdürdü.
EL-FETİH'İ ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE KURDU
Bu sırada patlak veren Süveyş Savaşı (1956) sırasında Mısır ordusuna katılan Arafat savaş tecrübesi kazandı. Bu kazanımını Filistin mücadelesindeki kararlılığında sürdürmek istedi. Ancak Müslüman Kardeşler'e yönelik Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır'ın baskı politikası sonucu Arafat bu teşkilata üye olduğu için tutuklanmamak için Mısır'dan ayrılmasına neden oldu. Arafat ise hem tutuklanmamak için hem de Filistin mücadelesini yükseltmek için Mısır'dan 1957'de ayrılma kararı aldı. Kuveyt'te giden Arafat, 1958'de Mısır'da tanıştığı Halîl el-Vezîr ve Salah Halef ve birkaç yakın arkadaşıyla birlikte Filistin Direniş Hareketi'nin ilk bağımsız teşkilâtını kurdu. Adını ise el-Fetih koydu. Yaser Arafat bağımsızlık fitilini ateşleyeceğine inandığı El-Fetih hareketine üye kazandırabilmek için Arap ülkelerine dağılmış mülteci Filistinliler arasında örgütlenme sağlamayı hedefledi ve bunu bir ölçüde de başardı.
İŞGALCİ İSRAİL'E İLK EYLEM
Mısır Devlet Başkanı ise Cemal Abdünnâsır'ın 1964'e gelindiğinde ise Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) kurması üzerine Arafat ve el-Fetih hareketi bu örgütü reddetti. Arafat ve El-Fetih hareketi kendi askeri faaliyetlerini başlatmak üzere aynı yılın Aralık ayında Lübnan'a geçti ve 1 Ocak 1965'te işgalci İsrail'e ilk eylemi gerçekleştirdi. 1967 yılında ise 'Altı gün savaşı' olarak adlandırılan Arap Dünyası ile işgalci İsrail arasında yaşanan savaşta Mısır, Ürdün ve Suriye'nin yanı sıra silah yardımıyla katkı sunan Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir başarısızlığa uğradı. İşgalci İsrail bu savaş esnasında birçok Filistinli'nin mülteci olmasına neden oldu. İsrail'in kazanımı sonrasında Arap dünyasında büyük bir moral bozukluğu ve yıkıcı bir etki yaşandı. Yeni mücadele üssü olarak belirlenen Ürdün'de Arafat ve El-Fetih hareketi, 1968 yılında büyük bir İsrail saldırısını ağır kayıplar vermelerine rağmen durdurabildi. Bu olay el-Fetih ve Arafat'ın Arap dünyasındaki itibarını arttırırken, El-Fetih hareketinin büyümesinin ilk adımları olarak tarihte yorumlandı. Çünkü Arafat, FKÖ'ye olan boykotu kaldırdıktan sonra örgütün en önemli organı olan Filistin Milli Konseyi'nde 1969 Şubat ayındaki toplantıda başkan seçildi. Böylece Filistin Kurtuluş Örgütü, el-Fetih'in ve çeşitli direniş gruplarını bir çatı altında birleştirebildi. Arafat desteğini aldığı Arap ülkelerinin iç işlerine karışmama ilkesini benimsemişti ancak bunu Ürdün'de yerine getirmemesi ve 1970-1971 yılında iç savaşın çıkısında rol alamsının ardından Ürdün'den çıkarıldı. Böylece El-Fetih'in yeni üssü Lübnan oldu.
"ELİMDE ZEYTİN DALI İLE ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISININ SİLAHINI TAŞIYORUM"
İşgalci İsrail ile Mısır ve Suriye arasında 6 Ekim 1973 yılında başlayan ve İsrailliler ile Araplar arasındaki son savaşta yine yenilgi yaşandı. Bir yıl sonra ekim ayında Fas'ın başkenti Rabat'ta Arap Zirvesi toplandı. Bu toplantıda FKÖ Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanındı. Böyle bir karar alınması ardından Yaser Arafat Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na davet edildi. 13 Kasım 1974'te ise ilk konuşmasını gerçekleştirdi. Buradaki konuşmasında "Elimde bir zeytin dalı ile bir özgürlük savaşçısının silahını taşıyorum. Zeytin dalının elimden düşmesine izin vermeyin" ifadelerini kullandı. Ürdün'de olduğu gibi 1975-1976 yıllarında ise Lübnan'da iş savaş çıktı. Arafat ve FKÖ Lübnan'da tutunmamasının sebebi ise yine İsrail oldu. Çünkü Lübnan'daki üslerini koruyan Arafat, İsrail'in Lübnan'ı işgali sonucunda Tunus'a yerleşmek durumunda kaldı.
OSLO BARIŞ ANLAŞMASI'NDAN DOLAYI NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ ALDI
1987'deki İntifada hareketi sırasında Arafat yeniden öne çıkarken, Arafat bağımsız Filistin devletinin kurulması için adımlar attı ve 1988'de Cezayir'de FKÖ'ye bağlı Filistin Milli Konseyi, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulduğunu ilan etti. 1990'lı yıllarda ise iki devletli çözüm için çabaladı ve İsrail'in varlığını da tanıdı. Çeşitli suikastlara uğrayan Arafat, 1992'de içinde bulunduğu özel uçak Sudan-Tunus güzergâhında Libya çöllerinde düştü. Arafat buradan sağ kurtuldu. Oslo Barış Süreci'nde 1993'te Oslo Barış Anlaşması imzalandı. Bağımsız Filistin mücadelesi için farklı yollar benimsedi. 1994 yılında ise Barış görüşmelerinden dolayı Arafat, İsrail Başkanı İzak Rabin'le birlikte Nobel Barış Ödülü'nü paylaştı. Ancak ilerleyen yıllarda İsrail'de iktidarın değişmesi sonucu Filistinliler'in aleyhine özgürlük mücadelesinde gecikmeler oldu ve Batı Şeria işgali sürecinde Arafat, Ramallah'taki başkanlık binasında fiiline etkisiz hale getirilip bina kuşatıldı.
ZEHİRLENDİĞİ TESPİT EDİLDİ
Aynı dönem hastalanan Arafat'ın tedavi için Paris'e gitmesine izin verildi. Ancak 11 Kasım 2004'te tedavi altında bulunduğu askerî hastanede vefat etti. Zehirlendiği iddialarının kuvvetlenmesinin ardından 2012'de Arafat'ın mezarı açılarak örnek alındı. İsviçreli bilim adamları, Arafat'ın cesedinden alınan örnekler üzerinde yaptıkları incelemenin ardından 2013'te Filistin liderinin zehirlendiğinden yüzde 83 oranında emin olduklarını açıkladı.